Bıraktım kalemimi. Çevirdim başımı gökyüzüne, yıldızları inceledim. Tek tek baktım, tek tek hissettim. O yıldızlara bağlanmış umutları, o yıldızların şahit olduğu sözleri, o yıldızların temsil ettiği şeyleri inceledim. Sonra bizim yıldızımızı buldum, hayır bizim yıldızımız diğerleri kadar parlak değildi. Bizim yıldızımız, tüm o parlak yıldızların arasında görünmüyordu neredeyse. O ilgi çekmiyordu, işte bu yüzden bizim yıldızımızdı. Kimsenin istemediği bir yıldız... kimse sönük bir yıldızı istemez. Tam da bu nedenle bizim yıldızımız olmaya en yakışacak olan oydu. Bizim sözümüzü tutacaktı, kimseye söylemeyecek, kimseye göstermeyecekti. Kendisiyle birlikte saklayacaktı onu. Belki aslında o yok olmuştu, yüzyıllar öncesinden bize uzattığı ışıklarını görüyorduk belki de. Ama biz onun varlığına, bu evrende bulunmuşluğuna emanet etmiştik hayalimizi. önüme döndüm, yazmaya devam ettim. Yıldızımızın sözünü tutacağına ve bu mektubumun sana ulaşacağına inandım.
Merhabaa! Bugün -sonunda- aylık rapor yazımı paylaşıyorum. Uzun süredir taslaklarda duruyordu izlediklerim ve okuduklarım ama hakkındaki düşüncelerimi yazmamıştım. Bugün tamamlayıp yazımı sizinle paylaşacağım :) Umarım yazmayı unuttuğum bir şey kalmamıştır :l
Animeler ve Anime Filmleri:
•Kuroshitsuji I
> Konusu çok güzeldi bence, Sebastian ve Ciel'i çok sevdim. Ama ilk bölümleri heyecanlı olmasına rağmen ortalarda biraz sıkıcılaştı. Sonlarına doğru yine sürükleyiciydi.

> Not: Kuroshitsuji I, Kuroshitsuji II, Kuroshitsuji III ve OVA bölümleri var. Hemen bitirir miyim, emin değilim :C
> Victoria döneminde İngiltere’nin en asil ailelerinden biri olan Phantomhive’lar bir yangın sırasında hayatlarını kaybederler.
Yangının ardından kaybolan Phantomhive’ların tek oğlu 12 yaşındaki Ciel Phantomhive; yanında Sebastian Michaelis adlı her konuda mükemmel bilgiye, terbiyeye ve yeteneğe sahip olan bir hizmetkarla birlikte 2 yıl sonra aniden ortaya çıkarak tüm malvarlıklarının ve işlerinin yönetimini devralır. Bir yandan da Sebastian’la birlikte, Kraliçe Victoria’nın ilgilenmesini istediği Londra’daki gizli davaları çözmektedir.
Ancak madalyonun arka yüzünde aslında Sebastian, Ciel’in geri dönebilmek için anlaşma yaptığı bir şeytandır…
•Mahou Shoujo Madoka Magica
> Eğer çizimlerine, kapağına falan bakarsanız çok neşeli bir anime gibi gözüküyor. Aslında karamsar bir anime. Konusu, çizimleri güzeldi. Akıcı olduğunu da düşünüyorum. Ayrıca birkaç filmi ve ikinci sezonu varmış sanırım, emin değilim. Sonradan öğrendim ve izlemedim daha, belki izlerim.

> Sevgi dolu bir aile, iyi arkadaşlar, kahkahalar ve göz yaşları... Tüm bunlar Mitakihara Şehri orta okulunda 2. sınıfta okuyan Kaname Madoka'nın sıradan hayatını oluşturan şeyler. Bir gece, Madoka rüyasında siyah saçlı gizemli bir kızı korkunç bir kötülüğe karşı savaşırken görür. Ertesi gün Akemi Homura adlı bu kızın kendi sınıfa transfer olduğunu öğrenir. Bu karşılaşma Madoka'nın hayatını sonsuza dek değiştirecek olaylara yol açar.
> Konusu iyiydi. Çizimleri de sevdim. Ayrıca aşşşırı sürükleyiciydi bence :d Benim dışımda 2 arkadaşım da izledi ve onlar da katili tahmin edebildiler bu yüzden tahmin edilebilir olduğunu varsayıyorum ama yine de sevdim <3

> Hayatın zorluklarıyla cebelleşen manga yazarı Satoru Fujinuma, kendisini ifade edememe korkusuyla yüzleşmektedir. Ancak, ölüm ve faciaları engellemeye zorlayan doğaüstü bir yeteneği vardır. Bu olaylar gerçekleşmeden önce, zamanda geri gider ve bu süreç sürekli tekrar eder; ta ki söz konusu olan kaza önlenene kadar.
Bir gün, kendisini katil durumuna düşüren bir kazaya karışır. Kurbanı kurtarma çabasıyla kendisini geçmişe yollar. Fakat, sınıf arkadaşı Kayo Hinazuki'nin kaybolmasından bir ay önceki zamana, ilkokul öğrencisi olduğu yıllara gelmiştir. Bunun üstüne, Satoru kendisine yeni bir görev edinir: Kayo'yu kurtarmak ve kayboluşundaki gizemi çözmek.
•Satsuriku no Tenshi
> Çizimleri ve konusu mükemmeldi bence. Ne demem gerektiğinden emin değilim ama kendini izlettiriyor :d

>13 yaşındaki Rachel uyandığında kendini terk edilmiş bir binanın zemin katında tutsak kalmış olarak bulur. Hiçbir anısı olmadan veya nerede olduğu hakkında hiçbir fikri olmadan sersemlemiş ve kayıp bir halde binada dolaşmaktadır. Arayışında bandajlarla sarılı olan bir adamla karşılaşır. Adam kendini Zack olarak tanıtır ve Azrail'inki gibi bir orak kullanmaktadır. Aralarında tuhaf, çılgın sözlerle güçlenen garip bir bağ vardır. İkisi bu garip binada tutsaklar ve kaderin neden onları buraya koyduğunu bilmiyorlar. Ama bir çıkış yolu bulabilmek için can havli ile çalışacaklar.
•Orange
•Orange: Mirai
> Bu bir sezonluk bir anime, bir de filmi var. Akıcıydı, konusu güzeldi. Ben başlamadan klasik bir romantik anime sanıyordum ama beklediğimden fazlasıydı <3

> Lise 2. sınıfa geçen Naho Takamiya, okulun açılışının olduğu günün sabahı bir mektup alır. Gönderen hanesinde Naho Takamiya yazmaktadır. Okula geç kaldığı için mektubu okumaz ama yanına alır. Fırsatını bulduğunda açıp okumaya başlar. Mektubu yazan kişi 10 yıl sonraki Naho Takamiya olduğunu iddia etmektedir ve geçmişte yaptığı hataları onun düzeltmesini istemektedir. Naho önce bunun şaka olduğunu zanneder ama okumaya devam eder. Öncelikle Naho' nun sınıfına Tokyo' dan Kakeru Naruse isminde bir öğrencinin transfer olacağı ve onun yanındaki sıraya oturacağı yazılmıştır. (Kısalttım.)
•A Whisker Away
> Bu sene çıkmış güzel bir anime filmi, izlenebilir. Ben sevdim ama herkes sever mi emin değilim. Çizimleri güzeldi, konusunu da bırakıyorum ;)

> Baki sır anlamına gelen “Muge” takma ismiyle Miyo Sasaki, parlak bir karaktere sahip, ayrıca konutta da mektepte de aşırısıyla zinde birisidir. Aynı zamanda da sınıf dostu Kento Hinode’ye karşı hisleri vardır. Miyo kezlerce Kento’nun dikkatini sürüklemeye çalışır fakat Kento onu farketmez dahi. Sonraları ona yanaşmanın tek yolunun Kento’yu bir kediye dönüştürmesi olduğunu anlar, fakat bir noktadan sonra kedi ile arasındaki bağ oldukça esrarengiz bir hal almaya başlar.
•Violet Evergardan: Eternity and the Auto Memory Doll
> Bu anime filmi animenin kendisinden biraz bağımsızdı ama karakterleri hakkında bilgi sahibi olup da izlemek daha iyi olur diye düşünüyorum, tabii bu sizin tercihiniz ;) Arkadaşımla bir araya gelip izledik çünkü ikimiz de pek izlemek istemiyorduk ve uzun süredir erteliyorduk. Filmi izlerken hakkında espriler falan da yaptık tüm ciddiyetimle izleyemedim yani :d Bu yüzden pek bir şey söyleyemiyorum. :(

•K Project
> Bunu birisinin önerisiyle izledim bir filmi o filminden sonra bir başka sezonu da varmış ana henüz bakamadım. Buna rağmen sevdim. Kendimi kaptırıp hızlı hızlı izleyip bitirmedim ve aralıklı izledim buna rağmen beni etkiledi, ağlattı -bu biraz normal her şeye ağladığımdan :d-

> Yashiro Isana adlı lise öğrencisi normal hayatını sürdürürken bir gün serseri tipli kişilerden oluşan bir çete tarafından kovalanır. Yashiro'nun köşeye sıkıştığı anda ise Kurou Yatagomi adlı kişi gelerek Yashiro'yu kurtarır. Yashiro kurtulduğuna sevinirken bir anda Yatagomi'nin kendisinde kılıç doğrultmasıyla şaşkına döner. Yashiro'ya çok benzeyen biri önemli birisini öldürmüştür ve bu nedenle Yashiro farklı kişiler tarafından aranmaktadır.
•Ao Haru Ride
> Bu animeyi duymuş olma ihtimaliniz var, biraz popüler. Eğer mangasından devam etmeyecekseniz başlamamanızı öneririm. Kesin bir şeye vararak bitmiyor çünkü :/ Ben de bir an önce mangasına başlamak istiyorum :d Ama bunlara rağmen epey akıcıydı.

> Yoshioka Futaba'nın, yeni bir lise öğrencisi olarak imajını ve hayatını baştan yaratmak istemesinin birkaç sebebi vardır. Sevimli görünümünden dolayı, ortaokulda kız arkadaşları tarafından dışlanmıştır ve bir yanlış anlaşılma yüzünden, hayatı boyunca hoşlandığı tek erkek olan Tanaka-kun'a aşkını ilan edememiştir.
•Back to the Future
> Bu klasik filmi uzun süredir izlenecekler listemde bulunduruyordum. Sonunda izleme fırsatını buldum ve çok sevdim :d <3 Eğer benim gibi ertelemiş olanlar varsa şüphe etmeden izlemeliler!!!

> Geleceğe Dönüş'te, deli dolu bilimadamı Dr. Brown zamanda yolculuğu mümkün kılan bir araba geliştirir. Bu makineyi ilk kullanan genç Marty ufak bir zamanlama yanlışıyla gelecek yerine geçmişe gönderilir. Otuz yıl öncesine dönen Marty’nin burada yaptığı bir hamle, kendi kaderini ilginç bir noktaya sürükleyebilecek bir hataya sebebiyet verir. Artık Marty’nin yapması gereken tek şey kendi doğumunu bile engelleyecek bu hatayı bir şekilde düzeltmeye çalışmak olacaktır.
Diziler:
•Extraordinary You
> Blogda da görmüştüm, internette de görmüştüm. Çok sevdim ama sonunda cevaplanmayan birkaç soru var, şuna ne oldu, blabla nerede gibi :d Ama Kore dizilerine karşı biraz önyargılı olan ben, bunu çok sevdim.

> Bir webtoon (çizgi roman) karakteri olduğunu fark ettikten sonra kendi yolunu çizip, kaderini değiştirmeye çalışan gençleri anlatıyor.
Kitaplar:
• İnsancıklar
>Bu ay kitap okuma isteğim gitgide -evet yazılışı bu şekilde, her gün yeni şeyler öğreniyoruz :d- azaldı. İnsancıklar beni çok içine çekmemesine rağmen -muhtemelen sorun benim kitap okuma isteğimin ortalarda bulunmaması- mükemmel bir kitaptı. Sonu da çok iyiydi, Dostoyevski zaten şüphe duymayın ve okuyun!
• Kristal Taç
> Hava Uyanıyor serisinin son kitabı, çıktığını gördüğüm gibi ekledim sepete. Bu kitap serisini sevmeyen kişiler olmuş ama ben özellikle karakterlerinden dolayı sevdim. İlk olarak mükemmel değildi karakterler, kendilerince sorunları vardı. Çevirisinde küçük mantıksızlıklar vardı ama ben sorun etmedim. Bazı yerlerinde güldüm bazı yerlerinde ağladım, siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama bence güzeldi :) İlk kitabı favorim olabilir ama emin değilim çünkü okuyalı uzun zaman oldu :d
Umarım sevmişsinizdir. Sizi kalpliyorum <3 ;)
Selam! Bir süredir düzenli olarak bir şey paylaşmıyordum. Hatta bir süredir neredeyse hiçbir şey paylaşmıyordum. Buradan uzaklaşmak istemediğimi düşünüyorum bu yüzden bu yazıyı yazıyorum. Yazımın konusu müzikler, eğer bu şekilde bir başlık altında müzikleri toplayabilirsem tekrar bu şekilde yazı yazabilirim. Her neyse başta şu uyarıyı yapmalıyım sanırım, benim yağmurlu günlerde dinlemeyi sevdiğim müzikler ile sizinkiler değişiklik gösterebilir. Tarzımız uymayabilir yani, bu yüzden yazının başlığını "yağmurlu günlerde dışarıyı izlerken dinleyebileceğiniz müzikler" yapacakken şu anda gördüğünüz haliyle değiştirdim. Ha bir de son olarak eğer yağmurlu günlerde dinlemeyi denerseniz müziğin sesini çok açmayıp hafif bir seste bırakırsanız bu şekilde hem müziği hem yağmuru duyarsınız ki bence bu çok hoş oluyor, önerimi de yaptığıma göre artık müziklere geçelim.
- Ritmi, havası aşırı iyi bence <3
- Bunun sözleri hoşuma gidiyor :) Ayrıca pek de sakin bir şarkı değil ama bilmiyorum... bunun yağmurlu havayla iyi gittiğini düşünüyorum.
- Billie Eilish'in söyledikleri pek bangır bangır olmuyor bu yüzden sesini istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz bence.
- maNga'nın kendi videosunda her şey fazla sesli, bence hiç sorun değil ama yağmurlu günlerde daha hafif olanların daha iyi gittiğini düşünüyorum. Ayça Özefe'nin coverına bakabilirsiz bakmayabilirsiniz de :D
• Can Ozan - Toprak Yağmura (Can Ozan) (w/ Zeynep Bastık)
- Bunda da Canozan ve Zeynep Bastık'ın birlikte söylediğini kullanabilirsiniz.
-Aslına bakarsanız bu şarkı da pek sakin değil ama... <3 <3 <3
Şimdilik görüşürüüüz ;)
"Dedikleri gibi her şey gözlerinin önünden geçiyormuş. Bir anda, tüm anıların... Ne zaman bu kadar büyüdüm? Ne zaman ölecek kadar büyüdüm? Hayır, inanmıyorum, desem hiçbir şey değişmeyecek sanırım. Korkarım ki bu dünyadaki varlığım sona eriyor. Ne yaptım ben bunca zaman? Her şey saçma geliyor şu anda. Bu kadar mı ilerledim sadece? Kitap, bir kitap bile okumadım. Nasıl okunuyordu? Hatırlamıyorum. Resim çizmedim, bir şey yazmadım, hiçbir şey bırakamadım geride, birkaç dakika sonra bedenimi bırakacağım sanırım ama bu bile sonsuza kadar kalamayacak. Hayal kırıklığı. O ne? Görüşüm bulanıklaştı, sonunda ölüyor muyum? Yanağımdan bir şey kayıyor. Çocukluğumda bile ağladığımı hatırlamıyorum. Neden şimdi geliyorsun? Küs değil miydin benimle? Diğer çocuklar gülmekten ya da üzülmekten ağlardı ama bana hiç gelmezdi gözyaşları. Ben o zaman kabullenmiştim gözyaşlarımla aramızın bozuk olduğunu. Her neyse silecek gücüm de yok zaten, kalsın orada. Neden bu kadar az zamanım kaldığında düşünmeye başladım? Birkaç sene bile olsa geri gidip bu aklımla hareket etmek isterdim. Tecrübe denir mi buna? Yaşadıklarım, onlar hiçbir şeymiş. Tekrar dünyaya gelseydim o zaman düzeltir miydim? Sanırım hayır, insanlar bir şeylere fazladan sahip olduğunda - bu durumda zaman- onu önemsememeye başlar. Öyle bir insan olmayı isterdim, hatalarından doğru dersleri çıkarıp hayatını bunlara göre düzenleyebilen bir insan. Hayatımda hiç hissetmediğim şeyleri hissediyorum son birkaç dakikadır. Tanrı bana acıdı mı? Bunları yaşamadan da ölmemem gerektiğini mi düşünüyor?"
Yaşlı adam ölmeden hemen önce düşündüklerini bir yere yazabilmeyi diledi.
Yaşlı adam ölmeden hemen önce düşündüklerini bir yere yazabilmeyi diledi.
Selaam! Biraz(cık) aradan sonra tekrar sizlerleyim, bundan sonra yazılara devam etmek istiyorum ama şu sıralar sürekli anime izliyorum. İlk kez bir Kore dizisi izledim çok da sevdim. Bir taneye daha başladım bu ay aylık rapor paylaşmıyorum ama önümüzdeki ay paylaşmak istiyorum. Her neyse, şimdi yazıya başlayacağım. Sevgili Ebrar'a beni davet ettiği için çok teşekkür ediyorum, yazısına ulaşmak için tıklayabilirsiniz :)
1-) Korona sürecinde vaktinizi ne ile geçirdiniz?
Sınava hazırlanmam gerektiğinden animeye, diziye başlayamadım ama webtoon okudum. Eğer anime ve diziye başlasaydım kendimi durduramaz, sürekli izlerdim. Kitap okudum, webtoon izledim, müzik dinledim. Güzeldi yani :)
2-) Yeni normal sizin için ne ifade ediyor?
MmMmmMm, emin değilim. Pek üzerinde düşündüğüm bir şey değildi. Evde bulunmak benim için mükemmel bir şey; dışarı çıkmak ve dışarıda bir şeyler yapmak çok meşakkatli geliyor. Bazen güzel oluyor ama yorucu yaa. Bu yüzden yeni normal, kötü değil bence :)
3-) Kendinizle ilgili anormal bulduğunuz bir şey var mı?
Arkadaş canlısı biriyim diye düşünüyorum, okulda rahat ifade edebiliyorum kendimi ama sanırım biraz asosyalim. Toplum içinde ne yapacağımı bilemiyorum.
4-) Gezmelere başlanmalı mı, ilk nereye gitmek istersiniz?
Gezmelere tedbirlere uyulduğu sürece ihtiyaç durumunda başlanabilir bence. Bilmiyorum yaa, dışarıda vakit geçirmeyi çok da sevmediğimden bahsetmiştim. Ama eğer tam şu anda çıksaydım kitapçılara gitmek isteyebilirdim.
5-) Gerçekten normale tamamen dönebilecek miyiz?
Eğer virüsten kurtulabilirsek zamanla unutacağımızı, normale döneceğimizi düşünüyorum. Çünkü unutmaya çok yatkınız bence.
Aayy pek uzun cevaplar vermemişim şöyle bir bakınca... her neyse bence sorun olmaz. Sanatlı Pencerem'i davet etmek istiyorum ayrıca bir süredir burada pek aktif olamadığımdan kimin paylaşıp paylaşmadığını bilmiyorum bu yüzden yapmayan herkesi mimliyorum <3
1-) Korona sürecinde vaktinizi ne ile geçirdiniz?
Sınava hazırlanmam gerektiğinden animeye, diziye başlayamadım ama webtoon okudum. Eğer anime ve diziye başlasaydım kendimi durduramaz, sürekli izlerdim. Kitap okudum, webtoon izledim, müzik dinledim. Güzeldi yani :)
2-) Yeni normal sizin için ne ifade ediyor?
MmMmmMm, emin değilim. Pek üzerinde düşündüğüm bir şey değildi. Evde bulunmak benim için mükemmel bir şey; dışarı çıkmak ve dışarıda bir şeyler yapmak çok meşakkatli geliyor. Bazen güzel oluyor ama yorucu yaa. Bu yüzden yeni normal, kötü değil bence :)
3-) Kendinizle ilgili anormal bulduğunuz bir şey var mı?
Arkadaş canlısı biriyim diye düşünüyorum, okulda rahat ifade edebiliyorum kendimi ama sanırım biraz asosyalim. Toplum içinde ne yapacağımı bilemiyorum.
4-) Gezmelere başlanmalı mı, ilk nereye gitmek istersiniz?
Gezmelere tedbirlere uyulduğu sürece ihtiyaç durumunda başlanabilir bence. Bilmiyorum yaa, dışarıda vakit geçirmeyi çok da sevmediğimden bahsetmiştim. Ama eğer tam şu anda çıksaydım kitapçılara gitmek isteyebilirdim.
5-) Gerçekten normale tamamen dönebilecek miyiz?
Eğer virüsten kurtulabilirsek zamanla unutacağımızı, normale döneceğimizi düşünüyorum. Çünkü unutmaya çok yatkınız bence.
Aayy pek uzun cevaplar vermemişim şöyle bir bakınca... her neyse bence sorun olmaz. Sanatlı Pencerem'i davet etmek istiyorum ayrıca bir süredir burada pek aktif olamadığımdan kimin paylaşıp paylaşmadığını bilmiyorum bu yüzden yapmayan herkesi mimliyorum <3
• Boku no Hero Academia (>konusu ve yorumum<)
• No Game No Life: Sora ve Shiro, eğitim ve iş sahibi olmayan iki kardeştir ve internet üzerinde şehir efsanesi gibi, çok popülerlerdir. Bir gün Teto adında birisi onları alternatif bir dünyaya çağırır. Teto, bu dünyanın tanrısıdır. Ve burada her şey -ülke sınırları dahil- oyunlarla kazanılıyordur.
• Yakusoku no Neverland (>konusu ve yorumum<)
• Another (>konusu ve yorumum<)
• Violet Evergarden: Savaş sona erer ve Violet, orada sahip olduğu tek kişiden uzaklaşmak zorunda kalır. Bundan sonra ondan duyduğu son şeyin anlamını araştırırken bir şeyler hissetmeye, duyguların anlamını keşfetmeye çalışır.
Şöyle bir şey ayarladım ama hiç içime sinmedi :( , zaten çok fazla anime izlemedim gelecekte bunların çok değişeceğini düşünüyorum. Ayrıca numaralandırma yapmadım çünkü öyle yapsaydım işin içinden çıkamazdım. Birkaç tane daha anime söyleyeyim.
Classroom Of Elite var, bunu çok yeni izledim ve beğendim. Bir sezondu. Devamı gelecek mi bilmiyorum, bir yerlerde mangasını tanıtmak için animesini yaptıklarını okumuştum. Umarım doğru değildir. Çünkü tam her şey başlıyor diyebileceğimiz bir noktada bitirdiler. Çizimleri çok güzeldi özellikle gözleri sevmiştim.
Sonraa Kyoukai No Kanata var, bu da ilk izlediğim animelerden bunu yukarıdaki beşlinin arasına alıp almamak arasında kaldım, en son burada bahsederim dedim. Bu da epey iyiydi.
Bir aylık raporumda (>burada<) bahsettiğim Akame Ga Kill! ve Tate no Yuusha no Nariagari de güzeldi onlar da önerilebilir.
Bu mim için Manxcat'e teşekkür ediyoruum <3 Ve ben de Gonca'nın Dünyası'ndanı (Gonca), Perili Evdeki Samara'yı (Ebrar), Kavanozdaki Beyin (/Sessiz Gemi) ve yapmak isteyen diğer herkesi bu mime davet ediyorum.
İç çektim. Önümdeydi işte, buradaydı: çocukluğum, geçmişim, güzel anılarımın çoğu, ilk aşkım, ilk kalp kırıklığım, ilk mutluluğum... Her şeyim. Ama tüm bunlar, geçmişim; eskiden mahalledeki herkesi kıskandıran evimizin yıkıntılarının arasında kalmıştı. Dikkatlice baktım, gözlerimi kıstım ama hiçbir anım netleşmedi. Sanki özlemle aradığım yerde değildim. Evimizden kalan, yerdeki son parçalara basarak ilerledim. Tek bir oda bile kalmamıştı. Derin bir nefes aldım, kendimi güçlü hissettim. Ancak nefesim bana ihanet etti, hayal kırıklıklarıyla dolu bir şekilde kanımdan çıkardığı karbondioksitleri alıp havaya karıştı. Bitkindim. Daha fazla ayakta kalamadım, dizlerimin üzerine düştüm, yerdeki büyük taş parçaları dizimi acıttı. Görüşüm bulanıklaştı, gözyaşlarım yavaşça yüzümde yol aldı. Kendimi dizginlemeye çalışırken daha şiddetli ağlamaya başladım.
Gözyaşlarımı kolumla sildim. Yavaşça ayağa kalktım, yerdeki bir şey, gözüme takıldı. Eğildim, aldım. Şu an bulunduğum yer, eskiden odamın bulunduğu yerdi. Ve bu küçük defter yaptığım her ilki yazdığım defterdi. Evden ayrılırken bunu arkamda bırakmıştım, yeni bir yaşam... Ama hayat çoğu zaman planlarımıza uymaz. Ve biz de zamanla hayallerimize eskisi kadar inanmamaya başlarız... ya da sadece ben. Ben asla ruhen büyümedim, bedenim büyüdü ancak ben hep anılarıma tutunmaya çalıştım. Küçüklüğüme, çocukluğuma tutundum, tüm yaşamım ona bağlıymış gibi sımsıkı... Sonra aniden büyümek zorunda kaldım, ruhuma söz geçiremedim. İlk önce gülüşlerim azaldı sonra çevremdekiler. Çocukluğuna bu kadar bağlı birisinin onu kaybettiğinde nasıl hissedeceğini bilir misiniz? Kabul edemedim büyüdüğümü. Kendimden nefret ettim. Çocukluğumun gitmesiyle umutlarım gitti, hayallerim gitti.
Kendimi toparlamam çok uzun zaman aldı. Başka bir eve taşındım. Yıllar sonra dönecektim buraya, eski anılarımla yeni anılarımı buluşturacak, büyüdüğümü kabul edecektim. Ama döndüğümde anılarımı bulamadım. Döndüğümde çocukluğumu tamamen kaybettiğimi fark ettim. Sadece büyümeye çalıştığım anılar kaldı elimde. Büyümeye çalıştığım ve mutlu olmadığım anılar. Defterimi aldım. Arkamı döndüm, dizlerimde çizikler vardı, bazıları hafifçe kanıyordu. Hissetmiyordum. Acılarımı geçmişte bırakırken hissetmeyi de mi bırakmıştım?
Ama çocukluğumun arkasında bıraktığı tek şey, bendim. Her şey bu bedende ve bu ruhta gerçekleşmişti. Derin bir nefes aldım, bu seferki kabulleniş doluydu. Bu sefer kendi karbondioksitlerimi bırakacağımı değil, oksijenlerle dolduğumu düşündüm. Ve yenileri için nefesimi verdim. Yüzüme yıllardır kondurduğum samimi ve gerçek olmayan gülümsemeleri değil, çocukluğumda burada bırakmış olduğum gülümsememi yerleştirdim ve her şeyi bu yeni benle ilk kez denemek için yanımda taşıdığım defterime sarıldım.
1. Koleksiyon yapıyor musun cevabın evet ise ne topluyorsun?
• Yapmıyorum ama ileride yapmayı isterim- ha bir anı kutum var o sayılır mı? Bir yerde güzel bir anı geçirmişsem o anıyı hatırlatacak bir şeye sahip olmak hoşuma gidiyor. Yani anı topluyorum ;)
2. İlk okul öğretmenlerinden adını unutmadığın biri var mı? « Evet / Hayır »
• Evet, var.
3. Bahar mevsiminin bitmesine az kaldı. Bu bahar mevsiminin öncekilerden ne farkı oldu?
• Evde geçti ve ama ben pek rahatsız değilim bu durumdan. Hava açık ve sıcak değilken kitap okumak güzel oluyor. Bir de baharda olsak da bir ara yağmur yağdı, hah işte o zamanlar da kitap okumak çok güzel oluyor. İyiydi yani!
4. Yaz mimini başlatacak olsan adını ne koyardın ?
• Yaz/ı Yazalım, Yaz Dostum... Mm neden olmasın? Sesteş anlamdan yürüdüm biraz :D
5. Pencerenizden dışarı baktığınızda nasıl bir manzara karşınıza çıkıyor?
• Mm ilk olarak bir evin çatısı var ama ben genellikle oraya değil gökyüzüne odaklanıyorum. Evin boyu çok büyük olmadığı için şanslıyım bence, bu sayede gökyüzünü görmem kolay oluyor. Ayrıca cam yatağımın yanında ve biraz yüksekte olduğundan yatağıma oturup gökyüzünü seyretmek çok güzel oluyor <3
Heyy! İlk olarak bu pazartesi bir yazı paylaşmayı düşünüyordum fakat yazdığım yazının büyüklüğünü ayarlayamadım bir yeri büyük bir yeri küçük oluyordu. Ben de bu soruna çözüm getiremeyince yazmayı ilk gördüğüm andan beri çok istediğim "Birbirinden Alakasız 5 Soru Mimi"ni yazdım hemen. Ama tahmin edin ne oldu? Tabii ki bu yazımda da diğerinde olduğu gibi yazı boyutu sorunluydu. Ben de paylaşamadım ve birkaç gün Blogger'a küstüm. Şu an tekrar denemek istedim ve çözümün aslında kolay olduğunu fark ettim sonra hayal kırıklıkları, üzüntüler...
Her neysee sonunda bunu paylaşabiliyorum, ilk yazdığım yazıyı da paylaşmayı düşünüyorum birkaç güne. Size biraz spoiler vereyim: "bir şeyler yazmaya çalışıyorum" etiketine gidiyor yazım ayrıca biraz uzun, sonuna kadar okuyup seversiniz umarım. Sizi çoook seviyorum, hoşça kalıınn!
Selaaamm! Bu haftanın konusu benden! Ayayay umarım seversiniz! Sorumuz şöyle: Kelimeleri çok değerli buluyorum, kendimizi ifade etmemizi sağlıyorlar ve günlük hayatımızda çok önemli bir yer kaplıyorlar. Bu yüzden sorularımı kelimeler ve kelimelerle bir yönden ilişkili olan dil hakkında seçeceğim. Dil konusuna girmişken ilk olarak olmazsa olmaz bir soru sormak istiyorum: Dilimizin içerisinde bulunan yabancı sözcüklerle ilgili ne düşünüyorsunuz? İkinci ve son olarak da sizin için değerli olan, ister günlük hayatta sıkça kullandığımız ister dilimizin derinliklerinden gelen, bilinmedik bir sözcük söylemenizi istiyorum. Bu sözcük hakkında bir şeyler de duymak isterim! Sizin için neden değerli olduğu gibi :)
İlk soruyla başlıyorum cevaplamaya: Şöyle ki ben Türkçe kökenli olmayan sözcükleri kullanıyorum ve hepimizin kullandığını düşünüyorum. Aklıma şu an alternatif kelimesi geldi bu sözcüğü kullanıyorum ama seçenek kelimesini de kullanıyorum gibi. Yabancı sözcüklerin yerinde kullanıldığı zaman bizim için seçenek olduklarını ve dilimizi zenginleştirdiğini düşünüyorum. Bir tek sevmediğim kullanım şu, ki o da yanlış kullanılıyor, herhangi bir testteki soruların tamamını doğru yapılınca "Full yaptım!" gibi şeyler deniliyor. Full sözcüğünün Türkçeye çevrilmiş hâli dolu, biz orada o sözcüğü kullanınca anlatmak istediğimiz şeyi tam olarak ifade edemiyoruz. Bunun dışında bir sorun yok gibi, bir de eğer bir sözcüğün Türkçesini de yabancısını da biliyorsam genellikle Türkçe olanını kullanmaya çalışıyorum.
İkinci sorumuza cevabım çok net: hüzün. Hüzün kelimesini aşırı seviyorum. Çok naif geliyor ama bir o kadar da çok şey anlatıyor bence. Bir şey yapacaksın ve asıl yapmak istediğin şey bu değil ama kabulleniyorsun, başkalarının iyiliği için kabulleniyorsun. Bunun sonucunda sen üzülüyorsun ama çok nazik bir üzüntü bu. İşte, böyle bir kişi hüzünlüdür bence.
Bu kadardı sanırım, okuduğunuz için teşekkür ederim! Umarım konuyu sevmişsinizdir :) Hoşça kalıınn!

Bahçeye çıktım; küçük, şirin bir bahçemiz vardı. Evimden daha çok evim gibi hissediyordum burayı. Gökyüzünü izleyebiliyordum, hem de yukarı bakarken etrafta görüntüye engel olacak bir şey olmadığından sanki gökyüzündeymişim gibi hissediyordum. Bazen annemden gökyüzünü istiyordum, genellikle geceleri. Geceleri daha da bir güzeldi gökyüzü; karanlık umutsuzluğu, yıldızlar tüm olumlu şeyleri temsil ediyordu benim gözümde. Annem bana, gökyüzünün bizim olmadığını söylemişti. Ben gökyüzünün kimin olduğunu soramamıştım çünkü o kadar paramız olmayabilirdi, kocamandı sonuçta. Gökyüzünün sadece bizim bahçenin üstündeki kısmını satın alabilir miydik acaba? Soramadım, annem utanmasın diye. Birileri bana birkaç kere büyüyünce ne olmak istediğimi sordu. Gökyüzünü alabilecek kadar zengin olmak istiyordum! Ama bana inanmazlar diye söylemedim. Her gün gökyüzüne baktığımda onun ileride benim olacağının hayalini kuruyordum. O zamanlar 5 yaşındaydım, sonra büyüdüm.
16-) Son gün, yazı yazdığın, aynı sorulara birbirinden farklı cevaplar okuduğun günler nasıl geçti, sana iyi geldi mi? Meydan okuma nasıldı merak ettim.
Mükemmeldi, ilk kez böyle bir şey deneyimledim ve gerçekten çok keyif aldım. Başkalarının cevaplarını okumak, kendi cevaplarımı oluşturmak çok eğlenceliydi. Bittiği için üzülüyorum ama geçirdiğim vakitlerin güzelliğine seviniyorum. Bana çok iyi geldiler :) Bu kısacık yazım ve meydan okuma burada sona eriyor, sevgili Ezgi'ye teşekkür ederim :)
Mükemmeldi, ilk kez böyle bir şey deneyimledim ve gerçekten çok keyif aldım. Başkalarının cevaplarını okumak, kendi cevaplarımı oluşturmak çok eğlenceliydi. Bittiği için üzülüyorum ama geçirdiğim vakitlerin güzelliğine seviniyorum. Bana çok iyi geldiler :) Bu kısacık yazım ve meydan okuma burada sona eriyor, sevgili Ezgi'ye teşekkür ederim :)
15-) Distopik hikâyeleri aratmayacak günlerdeyiz. Biraz bu ruh halinden sıyrılmak gerek. Senin ütopik hikâyen ya da dünyan nasıl olurdu bilmek isterim.
Heeey! Bugünün yazısı biraz geçe kaldı, bugün epey webtoon okudum, ders de çalıştım, şimdi yazmaya geldi sıra :D Yine hayal gücüm iş başında, başlıyorum:
Gelecekte başka bir gezegene ilk adımı atmışız ve bazı araçları kullanmak zorunda olsak da orada yaşabiliyoruz. Bu sayede uzaya tam anlamıyla giriş yaptık ve sonunda başka gezegende yaşayan akıllı canlılar bizimle iletişim kurabiliyorlar. Bunu şimdi yapabilmelerinin nedeniyse Evren'in Temel Yasaları'na uymaları gerektiği. Evrenin Temel Yasaları'na göre bir gezegende yaşayan canlılar kendi ayakları üzerinde durmaya başlayana kadar hiçbir şekilde onlarla bağlantı kurulmamalı. Kendi ayakları üzerinde durmak derken de uzayı keşfe çıkmaktan bahsediliyor, ilk gezegene adım atıldıktan sonra iletişim serbest.
Daha sonra insanlar Dünya'nın yaşadığı, gelecekte karşılaşabileceği sorunlar ile başa çıkabilmek için Gezegen Kullanım Kılavuzu'na başvuruyor ve bu sayede küresel ısınmayla başa çıkmanın yöntemlerine bakıyoruz, bunları uygulamaya koyuyoruz. Vee tamamıyla değiştik! Yalnızca sorunlarımızı gidermedik, kendimizi geliştirdik. Artık sadece Dünya'da yaşamak zorunda değiliz, burası memleketimiz ama farklı gezegenlerden turistlerimiz oluyor. Biz de farklı gezegenlere gidebiliyoruz.
Savaşlar neredeyse yok olmuş, medeniyet geliştiğinden. Savaşlar sadece çok savaşçı ırklar tarafından yapılıyor çünkü bu ırklar başka türlü hayatta kalamıyorlar, onların yaptığı savaşlar da ırklara karşı değil yaşanması mümkün olmayan, kimsenin yaşayamadığı gezegenlere yapılıyor, hayatta kalmaya karşı meraklarından dolayı burada yanlarına fazla eşya almadan araştırmalar yapıyorlar. Bu şekilde savaş, her zaman kötü bir şey olarak anılmış savaş bile olumlu bir şeye dönüştürülmeye çalışılıyor.
Gezegenler-arası ulaşım ışınlanmayla yapılmıyor çünkü ışınlanmanın çok fazla yan etkisi oluyor. Gezegenler-arası ulaşım sadece 2 kapıya bağlı biri bulunduğumuz yerde diğeri gitmeyi istediğimiz yerde. Kapının kenarından kapının nereye açılacağı seçilebiliyor.
Dünya geçmişte gelecek hakkında sanıldığı gibi sadece bir beton yığını değil, su bulunan yerlere şehirler inşa ediliyor ve karada insanlığın orada yaşadığına dair hiçbir iz bırakılmamış. Hayvanları doğal ortamlarında inceleyebiliyoruz, doğayı tam anlamıyla korumuş oluyoruz.
Bu Dünya, uyanmış bir Dünya, kendini gerçekten değiştimek isteyen bir dünya. İşte tam burada Evren'in Temel Yasaları'nın ilk yasasını sizinle paylaşmak istiyorum, her şeyin sebebini "Ama kendini yetiştirmek isteyenler hiçbir zaman geri kalmazlar*."
* Aşk ve Gurur (/ Gurur ve Önyargı)
Hohh! Başlayınca anlatmaya durduramadım kendimi, çok uzun bir yazı oldu, umarım sıkılmazsınız :( Görüşmek üzeree <3
Hey hey! Uzun zamandır bu anı bekliyordum, gerçekten çok mutluyum. Blogumda yazı yazmaya başladığım andan itibaren insanlarla etkileşim içinde olmak bana çok heyecan verici gelmişti. Çünkü normalde tanışmadığım, nerede olduğunu bile bilmediğim insanlarla böyle bir araya gelmek mükemmeldi bence. Bu yüzden son zamanlarda bu anı dört gözle bekledim. Çünkü gelişimimi sayılara dökebilirmişim gibi hissettim. Bir gönderi paylaştığımda onun altına gelen yorumları okuduğumda gerçekten çok mutlu oluyorum, cevap veriyorum ve bazen yazdığım sadece bir teşekkür bile olsa bunu yazarken yüzüme bir gülümseme geliyor. Kısacası burada bulunmayı, vaktimi burada geçirmeyi çok seviyorum. Umarım siz de blogumda geçirdiğiniz vakitten keyif alıyorsunuzdur. Size bol bol sevgi gönderiyorum :) <3
14-) Bugün bir robot tasarlıyor olsan, tasarım robotunun hangi özellikleri olsun isterdin?
Mmm, ilk olarak bunun çok güzel bir soru olduğunu söylemek istiyorum :D (küçük bir uyarı* bu yazıda bilimin güncel konumunun yeterli olup olmaması göz önüne alınmamıştır, hayal gücünün ön planda olduğu bir yazı okuyacaksınız! küçük uyarı bitmiştir*) Ve hemen size düşüncelerimden bir kesiti takdim ediyorum:
İlk olarak yapabileceği şeylerden bahsedelim sonra hayal gücümün kapılarını açıp görünüşünden bahsedelim. Ben aksini söylemedikçe yalnızca benim söylediklerimi yapmalı. Sesi değişebilmeli, tek sesi olmamalı, çünkü neden olmasın? Bazen sesini yalnızca ben duyabilmeliyim. Onunla benim aramda bir bağ olmalı, telepati gibi. Ne kadar uzakta olursak olalım, birbirimizle iletişim kurabilmeliyiz. Zor bir durumda kalırsam, acil durum modu gibi bir şey olur, telepati özelliğimiz sayesinde acil durum zamanlarında direkt yanıma gelebilmeli. Her neyse her şeyi yapabilmeli, uçabilmesini de istiyorum bu arada :D
Sizi hayal gücüme teslim ediyorum. Dış görünüşü mükemmel olmalı hatta herkes farklı şekilde görebilir bu şekilde öznelliği de göz önünde bulundurmuş oluruz. Dış görünüşü tek renge ve şekle bağlı olmamalı, her şeyi değiştirilebilmeli. Şimdi iki şey var aklımda; ya çok büyük olacak ya da küçük olacak, ortasını istemiyorum, ortalama yetişkin bir insan boyutunda falan olmasın yani. Küçük olanda karar kıldım sanırım. Boyutu şey gibi olsun, ayıcıklar oluyor ya devasa değil çok küçük de değil hah işte onlar gibi olsun. Ama bu benim şu anki düşüncem her şeyi değiştirilebildiği için boyutu da değiştirilebilmeli. Her türlü bilgiye ulaşabilmeliyim onun aracılığıyla. Bir şeyler tasarlamama da yarayabilir, üç boyutlu yazıcı gibi düşündüğüm tasarımları somutlaştırabilir. Farklı makinelerle bağlantılı olmalı yani farklı makinelere dönüşebilmeli çünkü sadece tek bir amaçla kullanılması olmaz :) Son olarak yapay zekası olmalı, zaten robot deyince aklıma bu şekildeki robotlar geldiğinden yukarıda bahsetmeyi unutmuşum :D
Eklemek istediğim çok fazla şey var ama bu kadarla sınırlandırmak istiyorum yoksa bu yazı bitmeyecek :D Bmo gifleri koydum, çoook tatlı oldu bence <3 Görüşürüüüüüz! :)
13-) Öğrenmek çok kıymetli, bilgiye giden yol herkes için farklı. Senin öğrenme yolların nedir, çok merak ediyorum.

Kelime öğrenmek de bilgi olarak sayılabilir bence, sözlük kurcalamayı severim bilmediğim kelimelerle karşılaştığımda. Son olarak bu biraz şahsi bir şey ama abim bana bilgiye ulaşma konusunda çok yardımcı oluyor. Onun bilgisinden faydalanmayı seviyorum :D Ayrıca anlatma şekli çok güzel, akılda kalıcı bir şekilde anlatıyor. Her neyse şöyle bir toparlarsak en çok interneti kullandığımı söyleyebilirim sanırım :D
•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•
- Hohh 13. Gün de bitti epey az kaldı; tamamlayabileceğimi, başardığımı düşünüp sevinsem de bittiği için üzülüyorum diyebilirim :( Çünkü gerçekten çok güzel sorular vardı, çok eğlendim. <3
- Blogumun teması oldu gibi gözüküyor lütfen görüşlerinizi paylaşın, aralara mor serpiştirdim. Ben tatlı olduğunu düşünüyorum :)
- Bu arada gif Kyoukai No Kanata adlı bir animeden, çok sevdiğim bir anime, bakabilirsiniz :). Sizi seviyoruum :) See ya!
Zor geldi açıkçası :D Pazartesiyle başlayalım, pazartesi okul, iş gibi şeyleri hatırlatıyor bana, pazartesi çok sevilmiyor da bu nedenden. Pazartesiye sevmediğim bir yemek vereceğim: musakka. Neden sevmediğimi bilmeyip sevmediğim yemeklerden bu.
Şimdi salıya geçiyorum. Salı günü pazartesiden kalan huysuzluğum devam ediyor ama bu sefer çok hafif bir kanıksama var. Bana göre bu tanıma tam olarak uyan bir yemek seçiyorum:Ispanak yemeği. Önceden çok sevmiyordum, ama şimdi bu yemeğe karşı olumsuz duygularım ortadan kalktı, nötrüm :D
Çarşambaya geçtik, alıştım artık, tam anlamıyla kanıksadım. Bu yüzden sevdiğim bir şey koyacağım çarşambaya, hazır noodlelar. Sağlıklı değil,
biliyorum ama çook güzeller yaa :I
Perşembe hafta sonunun yaklaşması heyecanı var bu yüzden yine güzel bir şey koyacağım: patates. Patatesin her halini seviyorum bu yüzden ayrım yapmadım, direkt patates yazdım.
Cuma, tamam artık rahatlayabilirim :D Lahmacun demek istiyorum, çünkü bayılırımm!! :)
Cumartesi, hafta sonuna resmi olarak girmiş bulunuyoruz! Cumartesiye tatlı vermek istiyorum ama yemek denildiğinden bir yemek bir tatlı vereceğim. Yemek olarak patatesli börek diyeyim :D Tatlı olarak isee çikolata parçacıklı büyük kurabiyeler var ya hah işte o. Mükemmel bir günn! <3 <3 <3
Pazar günündeyiz, haftanın son günü. Hem yarının pazartesi olması biraz üzücü hem de pazartesiye yetiştirmem gereken görevlerim var. Ama aynı zamanda henüz hafta sonu bitmiş değil. Bu yüzden nötr olduğum bir yemek koymak istedim, kuru fasulye :D
Böylece 12. gün de sona erdi, çok az kaldı ya :D Her neyse benden bu kadar, görüşürüüz!
Selam! Uzun zamandır blog temamı değiştirmek istiyordum, sonunda değiştirdim. Bayağı mutluyum, ilk kez denemiş olduğum bir şey henüz tam olarak kavrayamadım ama denedim bir şeyler :D Bir de şu anki temadan çok emin değilim. Bu yüzden siz de görüşlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim. Ama gerçekten düşüncelerinizi duymak istiyorum, kötü olmuşsa eksik yanlarını söyleyin ona geri yeni bir şeyler yapmaya çalışacağım. Ayrıca blogumun adını da değiştirmek istiyorum ama henüz karar vermedim bu konuda da fikirlerinizi duymak isterim. Sizi çook seviyorum, görüşürüz! <3
10-) Bugün bir şarkı listesi yapalım. En sevdiğin film müziklerinden oluşan bir liste şahane olur.
Geçtiğimiz ay, bir müzik meydan okuması (?) vardı. Ben ona her ne kadar katılmak istediğimi söylesem de olmadı :( En azından burada birkaç film (dizi de koydum, bence sorun olmaz :D) müziği önereceğim.
• Shape of My Heart (Léon the Professional)
- Léon filmini sevmiyorsunuz bile şarkıyı sevebileceğinizi düşünüyorum, çok hoş bence :)
• Doomsday (Doctor Who)
- Bunu sevip sevmeyeceğinizden emin değilim, ben bunun hüzünlü ve hoş bir melodisi olduğunu düşünüyorum. Doctor Who'da geçtiği sahne de hüzünlü bir sahneydi zaten :(
• Summer of Farewells (From Up on Poppy Hill)
- Anime önerimde bunu size önermiştim, müziğini sevdiğimden bahsettim mi hatırlamıyorum, sanırım bahsetmiştim. Ben buraya Türkçe altyazısı olanını ekledim ve bu filmin son sahnesi yani eğer izlemediyseniz ve izlemeyi düşünüyorsanız şimdilik bunu (<~) dinleyin sözlerinin anlamına filmi izleyip bitişinde kavuşursunuz ;)
- Léon filmini sevmiyorsunuz bile şarkıyı sevebileceğinizi düşünüyorum, çok hoş bence :)
• Doomsday (Doctor Who)
- Bunu sevip sevmeyeceğinizden emin değilim, ben bunun hüzünlü ve hoş bir melodisi olduğunu düşünüyorum. Doctor Who'da geçtiği sahne de hüzünlü bir sahneydi zaten :(
• Summer of Farewells (From Up on Poppy Hill)
- Anime önerimde bunu size önermiştim, müziğini sevdiğimden bahsettim mi hatırlamıyorum, sanırım bahsetmiştim. Ben buraya Türkçe altyazısı olanını ekledim ve bu filmin son sahnesi yani eğer izlemediyseniz ve izlemeyi düşünüyorsanız şimdilik bunu (<~) dinleyin sözlerinin anlamına filmi izleyip bitişinde kavuşursunuz ;)
11-) Sosyal medyanın 3 iyi 3 kötü özelliği hakkında konuşalım mı bugün?
O zaman iyi özellikleriyle başlayalım:
• Boş vakitler için bir alternatif oluyor.
• Farklı insanlarla tanışabilmemizi, sanal arkadaşlar edinebilmemizi sağlıyor.
• Uzun zamandır haber alamadığımız, görüşemediğimiz kişilerle iletişim kurabilmemizi sağlıyor.
Kötü özellikleri de şöyle:
• İnsanlarla yüz yüze, canlı iletişim şeklimizin yerini yavaş yavaş sosyal medya aracılığıyla kurduğumuz iletişim alıyor.
• Epey bağımlılık yapıyor.
• Boş zamanlarımız dışında aşırı kullanım olması durumunda yapmamız gereken işleri, sorumluluklarımızı aksatıyor.
•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•
- Veeee sonunda olmamız gereken yerdeyiiiz! Yetiştim, durun biraz soluklanayım! Şaka bir yana bunları yazarken çok eğleniyorum :)
- Artık kafama estiği gibi gif koyuyorum :D Ama güzel oldu bence!
- Her neyse sonraki yazımda görüşmek üzereee! <3
O zaman iyi özellikleriyle başlayalım:
• Boş vakitler için bir alternatif oluyor.
• Farklı insanlarla tanışabilmemizi, sanal arkadaşlar edinebilmemizi sağlıyor.
• Uzun zamandır haber alamadığımız, görüşemediğimiz kişilerle iletişim kurabilmemizi sağlıyor.
Kötü özellikleri de şöyle:
• İnsanlarla yüz yüze, canlı iletişim şeklimizin yerini yavaş yavaş sosyal medya aracılığıyla kurduğumuz iletişim alıyor.
• Epey bağımlılık yapıyor.
• Boş zamanlarımız dışında aşırı kullanım olması durumunda yapmamız gereken işleri, sorumluluklarımızı aksatıyor.
•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•
- Veeee sonunda olmamız gereken yerdeyiiiz! Yetiştim, durun biraz soluklanayım! Şaka bir yana bunları yazarken çok eğleniyorum :)
- Artık kafama estiği gibi gif koyuyorum :D Ama güzel oldu bence!
- Her neyse sonraki yazımda görüşmek üzereee! <3
7-) Hangisini tercih edersin? Gün doğumu ya da gün batımı?
Bu soru biraz zor geldi bana nedense. Gün doğumu, umudu, mutluluğu, hayatı hatırlatıyor bana. Gün batımıysa bunların sona ermesini fakat her şeye rağmen, bütün bunların sonunda bile bu güzellikte bir şey olabileceğini hatırlatıyor. Sanırım şu an içimdeki sese ayak uydurup gün batımı diyorum :)
8-) 24 saatini bir çizgi film kahramanıyla geçirecek olsan bu hangi kahraman olurdu? Onunla neler yapmak isterdin? Maceralarını çok merak ediyorum.
Mükemmel bir soru, bayağı sevdim :D Anime kahramanları sayılıyor mu? Bence çizgi film kahramanıyla sınırlandırmayıp anime karakterlerini de işin içine katabiliriz :D
Shoto Todoroki (Boku no Hero Academia) ile geçirmek isteyebilirdim, aşşırı havalı çünkü :D Ayrıca alev ve buz özgünlüğü var. Birlikte dondurma yerdik, tam eriyecekken dondururdu tekrar :D Sonraaa birlikte 2. sezonda (?) yapılan turnuvaya katılırdık. Benim de güzel bir özgünlüğüm olmalı, tabii. Turnuvada ilk ikide biz olurduk, mükemmel olurdu.
İkinci bir seçenek yapmaya karar verdim, animeler sayılmasaydı kimi seçerdim? Star vs the Forces of Evil'den Tom'u ya da Eclipsa'yı seçerdim, ikisini de çok çok seviyorum çünkü. Tom olursa birlikte buritto yapıp şarkısını söylemek isterdim. Eclipsa olursa ona yapılmış büyüyü bozardım, Eclipsa buzun içinde hapis kalmıştı. Sonra birlikte candy bar yerdik.
Buradan tuhaf hayalleri olan tuhaf bir kız olduğumu fark ediyoruz :D
Boku no Hero Academia Yorumum için buraya TIK TIK!
Star vs Forces of Evil Yorumum için buraya TIK TIK!
9) Sandviç sevenlerden misin? Kendi uydurmuş olduğun efsane sandviç tarifini vermek ister misin? Ne de olsa aandviç candır! Ama senin efsane yemeğin başkaysa onun tarifini ver. Nasıl olsa tarif deneyecek bol bol vaktimiz var.
Sandviçe bayılırım! Geçenlerde abime bana ve halama yaptım, çok beğendik. Evde olan malzemelerle uydurma bir sandviç yapmış olsak da bence mükemmel oldu! :D Yapımını hemmen anlatıyım:
Bir kişi için yarım domates yetiyor, tabii benim ekmeğimin ve domatesimin büyüklüğüne göre öyleydi. Siz miktarını ekmeğinize ve kendi tercihinize göre ayarlayabilirsiniz. Arasına sosis koydum ben, küçük küçük sosisler oluyor serçe parmak boyutunda, bileceğinizi düşünüyorum, onlardan kullandım. İlk olarak dikine sonra enine yarısına böldüm, böylece 4 küçük parça oluştu, tüm sosisleri böyle kesiyoruz. Sosis miktarını da kendiniz ayarlayabilirsiniz. Bu sosisleri bir tavaya biraz yağ dökerek kızartıyoruz. Sosisleri arada döndürüyoruz, iki tarafı da iyice pişsin diye. Sosisler olurken kendi tercihinizce biraz marul alıp yıkıyoruz. Sonra iki dilim ekmek çıkarıyoruz arasına ilk olarak domatesleri, onun üzerine marulu, onun üzerine de kızarttığımız sosisleri koyuyoruz. Ben sosislerin üzerine mayonez sıktım, o şekilde yedik. Siz isterseniz sıkmayabilirsiniz ya da başka bir şey sıkabilirsiniz. En son da elimizdeki diğer ekmeği üzerine kapatıyoruz. Veee sandviçimiz hazıır!!! Afiyet olsun, umarım dener ve seversiniz :D
Meydan okumayı bitirmekte hâlâ kararlıyım :D Normal gidişata yetişeceğim, o son yazıyı ben de tam gününde yazacağım!! :D
4-) Evdeki nostaljik ya da antika bir objenin fotoğrafını hikayesi ile bizimle paylaşmak ister misin?
Babaannemden kalma şöyle bir dikiş makinemiz varmış, epey eski gözüktüğünden bunu paylaşabilirim sanırım. Ne yazık ki hikayesi hakkında bir bilgim yok :( Dikiş makinesi biraz yüksekteydi, ağır da olduğu için indiremedim fotoğrafını çektim ama ışık ayarlamak zor oldu, görüntü kirliliği için özür dilerim :(
5-) En son ne zaman kayboldun? Hikayesini anlatsana?
Aradan bayağı zaman geçti, hatırlamıyorum tam olarak :( Ben, kuzenim, annem ve teyzem hep birlikte çarşıya gitmiştik. Annem ve teyzem kendi ilgi alanlarına uygun bir mağazaya yöneldiler, kuzenim ve ben de sıkılıyorduk bu yüzden yakınlardaki birkaç mağazayı dolaşacağımızı söyleyip çıktık. Döndüğümüzde mağazadaki bir görevliye teyzemi ve annemi tarif edip burada olup olmadıklarını sorduk, çıktıklarını söyledi. Çok da bozuntuya vermedik :D Biraz daha gezdik daha sonra o mağazanın önünde annem ve teyzemle karşılaştık, sorun şu ki oradan hiç çıkmamışlar sadece mağazanın üst katına gitmişler :D Aslında birbirimizi kaybetmiş olduk sadece, çok sorun olmadı yani :)
6-) Son günlerde sana ilham veren ne okudun, izledin, gördün ya da dinledin? İster listele, ister tek tek anlat. Senin yaratıcılığına kalmış.
Zor bir soru oldu benim için çünkü son zamanlarda pek bir şey izlemiyorum, okuduğum kitaplardan da ilham alabileceğim detaylar hatırlamıyorum. Ama Pinterest benim için ilham kaynağı oluyor, çizim yaparken Pinterest'ten kara kalem çizimler araştırıyorum ayrıca orada çok fazla yaratıcı şeyler var bu yüzden de epey ilham verici.
•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•
- Hey! Yazım burada sona eriyor, birkaç gündür her gün buraya bir şeyler ekledim ama paylaşmadım. Çünkü dikiş makinesinin fotoğrafını çekmemiştim ama onu da çektiğime göre sonunda yazımı sizin karşınıza çıkarabilirim! Diğer 3 günü (7, 8 ve 9. günleri) yarın atmayı planlıyorum, ondan sonraki gün de 10 ve 11'i atarım böylece normalde bulunmam gereken günde olurum :)
- Umarım sevmişsinizdir, görüşürüz!
- Sizi seviyorum! <3
Selaaam! Dün yazamadım bu yüzden bugün ikisini birden yazdım, çok kararlıyım bu meydan okumayı tamamlayacağım! :D Neyse hemen soruları cevaplamaya başlayalım:
2-) Şu sıralar evde en sevdiğin köşen neresi? Orayı özel kılan nedir?
Abim (/ağabeyim) ile farklı odalarımız vardı, benimki küçük tatlış bir odaydı ama sonradan büyük olan odaya ikimizin yataklarını alıp diğer odaya çalışma masalarımızı aldık, çalışma odası gibi bir şey oldu. Kitaplığım da orada bu yüzden o odada kitap okumak çok çok güzel oluyor. Ayrıca odanın köşesinde puf gibi bir şey var, orada kitap okumak çok rahat oluyor. Bu yüzden orada bulunmayı seviyorum. Bir de yatağım var, sıcacık <3 Ama o köşe sayılır mı bilmiyorum :D
3-) Bugün kendini ne renk hissediyorsun?
Bugün kendimi mavi hissediyorum, pastel mavi. Erken kalktım bugün, erken kalkınca daha enerjik oluyorum nedense. Bugün mutluyum bu yüzden :) Umarım gün içinde değişmez durumum.
•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•
- Umarım bu kısacık yazım hoşunuza gitmiştir, aranızda meydan okumaya katılmayan varsa 3. soruyu yorum kısmında cevaplamanızı istiyorum çok güzel bir soru bence :)
- Bu arada bugünkü gifimiz de konuyla tamamen ilgili değil ama mükemmel gözükmüyor mu 0.o Ayrıca mavi olması sebebiyle tamamen konunun dışında da diyemeyiz :D
- Görüşürüüz <3
3-) Bugün kendini ne renk hissediyorsun?
Bugün kendimi mavi hissediyorum, pastel mavi. Erken kalktım bugün, erken kalkınca daha enerjik oluyorum nedense. Bugün mutluyum bu yüzden :) Umarım gün içinde değişmez durumum.
•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•
- Umarım bu kısacık yazım hoşunuza gitmiştir, aranızda meydan okumaya katılmayan varsa 3. soruyu yorum kısmında cevaplamanızı istiyorum çok güzel bir soru bence :)
- Bu arada bugünkü gifimiz de konuyla tamamen ilgili değil ama mükemmel gözükmüyor mu 0.o Ayrıca mavi olması sebebiyle tamamen konunun dışında da diyemeyiz :D
- Görüşürüüz <3
1-) Önce birbirimizi tanıyalım. Karantina döneminden önce neredeydin, nasıl bir yaşam şeklin vardı şimdi neredesin, ne yapıyorsun, günlerini nasıl geçiriyorsun, neler değişti hayatında bu süreçte?
Şimdi kendimden bahsedeyim o zaman öncelikle. Adım Aysu, ki bunu bildiğinizi düşünüyorum :D Henüz öğrenciyim. Kitap okumayı çok seviyorum. İngilizce konuşmayı seviyorum, her ne kadar çok fazla bilgim olmasa da. Anime izlemeyi, yabancı dizi izlemeyi çok seviyorum. Boş zamanlarımda ,ve hatta boş olmadığım bazı zamanlarda :D, çizim yapmaya çalışıyorum; bu konuda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bir şeyler yazmayı seviyorum. Bloga sahip olmayı çok seviyorum.
Karantina döneminden önce genellikle günlerim evden okula, okuldan eve şeklinde geçiyordu, arada başka şeyler yaptığım da oluyordu ama genelde böyleydi. Ben evde olmayı çok seven biriyim ve bu yüzden eğer her şey normal olsaydı ve bir tatil yapılsaydı da evde geçirirdim vaktimin çoğunu muhtemelen bu yüzden pek de rahatsız olmadım bu durumdan. Evde olmak mükemmel bir şey bence. Zaten ders çalışmak da daha rahat oluyor bu şekilde. Kitap okumaya daha fazla vakit ayırabiliyorum. Sınav senesinde olduğum için arkadaşlarımdan uzak kalıyorum ve çoğuyla bir daha görüşemeyeceğim büyük olasılıkla, bu kötü oldu :(
•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•
- Eveeet, ilk gün böyleydi! Meydan okumayı Ezgi başlattı, teşekkür ediyorum bunun için :) <3
- Katılmak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz -> ☆☆☆
- Gifin konuyla hiçbir ilgisi yok biliyorum ama çoook tatlıydı başka bir şey koymaya elim gitmedi.
- Görüşürüüüz!
Selaam! Evde bol bol vakit geçirebildiğimiz bu günlerde sevebileceğinizi düşündüğüm anime filmlerinden öneriler yapacağım :) Şimdiden uyarıyorum bu yazı çok fazla Miyazaki animesi içeriyor olabilir.
1-) Your Name (Kimi No Na Wa)
- Anime filmlerinden bahsedince ilk akla gelenlerden, ben de çok duyup izlemiştim. Tekrar tekrar izlenebilir. En az bir kere izlenilmesi gereken animelerden bence :)
Mitsuha, dağlık bir bölgede yaşıyor ve bundan pek de hoşnut değil, Tokyo'da yaşamanın hayalini kuruyor. Taki ise Tokyo'da yaşıyor ve günleri çalışarak, arkadaşlarıyla vakit geçirerek geçiyor. Fakat bir gün Taki kendini dağlık, kırsal kesimde yaşayan bir kızın, Mitsuha'nın, yerinde buluyor; aynı şekilde Mitsuha da kendini Tokyo'da yaşayan bir genç olan Taki'nin yerinde buluyor. Birbirine dair hiç bilgisi olmayan iki yabancı gencin yolları bu şekilde kesişiyor.
2-) Kiki's Delivery Service (Majo no Takkyubin)
- Çook tatlı bir animeydi, çok da eskiymiş ama çizimleri, atmosferi mükemmeldi bence! :)
Kiki, 13 yaşında küçük bir kız ve cadılığı annesinden devralmak için önemli bir görevi yerine getirmesi gerekiyor. Kendi başına bir şehir seçip orada bir yıl geçirmesi gerekiyor. Kiki, yanına kedisi Jiji'yi de alıp yola çıkıyor ve deniz kenarındaki bir sahil kasabasında yeni yaşamına başlıyor.
3-) When Marnie Was There (Omoide No Mânî)
- Gerçekten çok değişik bir animeydi, konusuna bakmadan başlamıştım ve hiç beklemediğim bir şekilde güzeldi. Sonu çok şaşırtıcıydı, biraz da hüzünlü bir anime. Ben fazla duygusal olduğumdan izlerken baya ağladım. Bunları da göz önüne alın derim. Kesinlikle izlenilmeli bence :3
Anna, yalnız, arkadaşı olmayan bir kız. Bir gün astım hastalığına iyi gelmesi için annesi -biyolojik annesi değil- onu bir akrabasının yanına gönderiyor, Anna burada geçirdiği günlerden bir gün terk edilmiş bir ev görüyor, yakınına gittiğinde terk edilmiş eve bakıyor, içi boşaltılmış fakat dönerken eve tekrar baktığında camında sarı saçlı bir kızın başkası tarafından saçının tarandığını görüyor. Ve daha sonra, oraya olan ilgisi artıyor ve bir gün o kızla tanışıyor. Birbirinin sırrı oluyorlar.
4-) The Secret World of Arrietty (Kari-gurashi no Arrietty)
- Ayy bu çok tatlı bir şeydi <3
Aşırıcılar küçük insanlardır ve küçük evleri için gerekli olan şeyleri, insanların fark edemeyeceği küçük şeyleri aşırarak ihtiyaçlarını karşılar, yaşamlarını devam ettirirler. Kendilerini insanlardan saklarlar. Sho 12 yaşında bir çocuktur ve annesinin çocukluğunu geçirdiği eve gelir. Buraya geldiğinde bir kedinin çimenlerin arasında bir şeye saldırdığını görür ve orada bir Aşırıcı olan Arrietty'yle karşılaşır.
5-) From Up On Poppy Hill (Kokuriko-zaka Kara)
- Sıradan bir konusu var fakat çok güzel işlenmiş olduğunu düşünüyorum. Çizimleri de çok güzeldi. Hayao Miyazaki'nin oğlu Goro Miyazaki tarafından yönetilmiş. Müzikleri çok güzeldi, aşırı sevdim! Özellikle bitiş müziği mükemmeldi hâlâ dinliyorum açıp. Hem sözleri hem melodisi çok çok çok güzel bence.
Umi, genç bir kız ve babasını savaş zamanlarında kaybediyor fakat Umi'nin henüz onun döneceğine dair olan umudu kesilmiyor. Ve her gün eğer dönerse babası evi bulabilsin diye tepedeki evlerinin bahçesindeki iki flamayı sallıyor. Bu günlerde liselerinde bir öğrenci hareketi ortaya çıkıyor ve Umi bu kişilerin arasında bulunan Jun'a âşık oluyor. Ama bu sırada ikisinin de hiç tahmin edemeyeceği bir bağ ortaya çıkıyor.
6-) Howl's Moving Castle (Hauru no Ugoku Shiro)
- Miyazaki'nin en popüler animelerinden biri, çok ümitle başlamamıştım ama sevdim, güzeldi :)
Sophie, şapka dükkanında çalışıyor ve gayet sıradan bir yaşam sürüyor. Fakat bir gün kötü bir catı tarafından doksan yaşında birisine dönüştürülüyor. Sophie tanınmaz hale gelmiş ve çok yaşlanmış olduğu için yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalıyor ve Howl isimli büyücünün yanına yerleşiyor. Bu sırada ülkelerini tehdit eden savaş da son hızıyla devam ediyor.
7-) The Cat Returns (Neko No Ongaeshi)
- Buna da yine hakkında hiçbir fikrim olmadan başladım, sadece Whisper of the Heart isimli animede geçen Baron karakterini içinde barındırdığı için ilgimi çekmişti ama sevdim yanii :)
Haru, bir gün okuldan dönerken bir kedinin hayatını kurtarıyor daha sonra kedi şaşırtıcı bir şekilde ona teşekkür ediyor ve acelesi olduğumu söyleyip gidiyor. Haru eve dönünce kedi kral, Haru'ya oğlu Prens Lune'u kurtardığı için teşekkür etmeye geliyor. Haru bunların hepsinin bir rüya olduğunu düşünerek uyuyor fakat ertesi gün kedi kral onun Prenses olmasını, oğluyla evlenmesini istiyor ve Haru kendini kediler aleminde buluyor.
•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•
- Hey! Umarım sevmişsinizdir, izledikleriniz varsa ne düşündüğünüzü benimle paylaşabilirsiniz :)
- Görüşürüüüzz!!
Selaam! Biraz fazla gecikmiş olsa da bu mimi paylaşıyorum. Mim çok hoşuma gitti, çok yapmak istedim ve ilk gördüğüm anda yaptım aslında ama belki kendim bir çizim yapabilirim diye yayınlamamıştım. Kendim çizim yapmadım, üşengeçlikten sanırım.
Neyse son zamanlarda olanlardan bahsediyim biraz(cık). Geçtiğimiz aydaydı doğum günüm -9 Mart-. Abim benim çok istediğimi bildiğinden sketchbook (çizim defteri) almış. Ona arada Pinterest'ten gördüğüm şeyleri çiziyorum.Geçtiğimiz günlerde, geçtiğimiz hafta ders çalışmaya ayırdım vaktiğim çoğunu. Kitap okumayı da ihmal etmemeye çalışıyorum. Arada buralarda neler olduğuna bakıyorum, yazıları okuyup yorum yazmaya çalışıyorum olabildiğince.
İsterseniz siz de son zamanlarda yaşadıklarınızdan bahsedebilirsiniz, tatlı olur. :) <3
Kartpostalımda birilerine ithafen bir şeyler yazmadım eğer isterseniz üstüne bir şeyler yazıp e-postama gönderebilirsimiz çok mükemmel olmaz mı amaa? (E-postam: kaldırıldı* ) -birkaç hafta sonra e-postamı kaldıracağım buradan- Kartpostalımı hazırlarken Manxcat'in kullandığı siteden faydalandım ben de.
Her neyse şöyle bırakayım:
Umarım beğenmişsinizdir! Benim çok içime sindi, şu alttaki çizgileri yaparken zorlandım baya ama sonunda başardım :D Her neyse yakın zamanda paylaşmayı planladığım birkaç yazı var, Müzik Meydan Okuması'nı da yapmak istiyorum ama cevaplar için çok kararsız kalıyorum yaklaşık yarısı bitti sanırım o da yakın bir zamanda gelir umarım. Her neyse görüşürüüüz! Sizi çook seviyorum. :) <3
Neyse son zamanlarda olanlardan bahsediyim biraz(cık). Geçtiğimiz aydaydı doğum günüm -9 Mart-. Abim benim çok istediğimi bildiğinden sketchbook (çizim defteri) almış. Ona arada Pinterest'ten gördüğüm şeyleri çiziyorum.Geçtiğimiz günlerde, geçtiğimiz hafta ders çalışmaya ayırdım vaktiğim çoğunu. Kitap okumayı da ihmal etmemeye çalışıyorum. Arada buralarda neler olduğuna bakıyorum, yazıları okuyup yorum yazmaya çalışıyorum olabildiğince.
İsterseniz siz de son zamanlarda yaşadıklarınızdan bahsedebilirsiniz, tatlı olur. :) <3
Kartpostalımda birilerine ithafen bir şeyler yazmadım eğer isterseniz üstüne bir şeyler yazıp e-postama gönderebilirsimiz çok mükemmel olmaz mı amaa? (E-postam: kaldırıldı* ) -birkaç hafta sonra e-postamı kaldıracağım buradan- Kartpostalımı hazırlarken Manxcat'in kullandığı siteden faydalandım ben de.
Her neyse şöyle bırakayım:
Umarım beğenmişsinizdir! Benim çok içime sindi, şu alttaki çizgileri yaparken zorlandım baya ama sonunda başardım :D Her neyse yakın zamanda paylaşmayı planladığım birkaç yazı var, Müzik Meydan Okuması'nı da yapmak istiyorum ama cevaplar için çok kararsız kalıyorum yaklaşık yarısı bitti sanırım o da yakın bir zamanda gelir umarım. Her neyse görüşürüüüz! Sizi çook seviyorum. :) <3
Selam selam selam! Bir şeylerin yorumunu yazmayalı uzuun zaman olmuş, ben de bu animeyi çok çok yeni izlemedim ama çok sevdiğim için yorumunu şöyle bir kenara yazayım dedim. İsterseniz hemen başlayalım.
Evvet konusuyla başlamak gelenek oldu, öyle başlayalım o zaman. Konusu şöyle, ana karakterimiz Shizuku Tsukishima kitap okumayı çok seven ve kütüphaneyle çok içli dışlı olan bir kızdır, kütüphaneden kitap alırken her zaman kendinden önce o kitabı ödünç alan kişilere de bakar ve Seiji Amasawa adlı kişinin her okuduğu kitabı ondan önce okuduğunu fark eder ve bu kişiyi çok merak eder. Bir gün babası için öğle yemeği götürürken biraz tombul bir kediyle karşılaşır onu takip ettiğindeyse çok hoş bir dükkanda bulur kendini. Belki de Seiji Amasawa'nın kim olduğunu keşfetmeye ve onunla tanışmaya çok yaklaşmıştır, yoksa... onu çoktan tanıyor mudur?
Konuyu anlatırken çok fazla boşluk bıraktım ki spoiler olmasın ya da konusu hakkında fazladan bilgiye sahip olmayın ki tatlı bir merakla izleyebilesiniz. Her neyse konudan da bahsettiğime göre artık düşüncelerimi söyleyeceğim. İlk olarak çizimlerine aşık oldum!!! Studio Ghibli'den çıkan, eski animelerin çizimlerine bayılıyorum. Bunu da çok çok çok sevdim. Çok renkli bir atmosferi var ayrıca animemizin.
Konusu da tatlı bir konu, Miyazaki animelerinde olduğu gibi fantastik bir hava hakim değil ama ben sevdim. Küçük bir not düşeyim yönetmeni Miyazaki değil, Yoshifumi Kondō.
Eğer tatlı, nazik bir aşk, biraz kendini keşfetme barındıran bir anime izlemek istiyorsanız bu yönden :) İzlediğinize pişman olacağınızı, zaman kaybı olduğunu düşünmüyorum. Umarım beğenirsiniz.
Bir de çok fazla izlediğim, okuduğum şeylerin yorumunu yazamıyorum bu nedenle sol taraftaki "2020'de İzlediklerim" temalı gadget'tan neyi izlediğimi takip edebilirsiniz, adı ilginizi çeken olursa izleyebilirsiniz. Son olarak çok güzel gifler buldum ve heer yere serpiştirmek istedim, bu yüzden bu yazı biraz fazla 'gif'li bir yazı.
Sizi çok çok seviyorum görüşmek üzere :)
Bir de çok fazla izlediğim, okuduğum şeylerin yorumunu yazamıyorum bu nedenle sol taraftaki "2020'de İzlediklerim" temalı gadget'tan neyi izlediğimi takip edebilirsiniz, adı ilginizi çeken olursa izleyebilirsiniz. Son olarak çok güzel gifler buldum ve heer yere serpiştirmek istedim, bu yüzden bu yazı biraz fazla 'gif'li bir yazı.
Sizi çok çok seviyorum görüşmek üzere :)
Popular Posts
-
Bahçeye çıktım; küçük, şirin bir bahçemiz vardı. Evimden daha çok evim gibi hissediyordum burayı. Gökyüzünü izleyebiliyordum, hem de y...
-
Selam selam selam! Bir şeylerin yorumunu yazmayalı uzuun zaman olmuş, ben de bu animeyi çok çok yeni izlemedim ama çok sevdiğim için yoru...
-
Selaaam! Bugün -yinee- mim yazıyorum 2. kez mimlendim çok iyi hissediyorum :D gelişiyoruz, hadi bakalım. Deeptone'a (bakmak istersen...