Bıraktım kalemimi. Çevirdim başımı gökyüzüne, yıldızları inceledim. Tek tek baktım, tek tek hissettim. O yıldızlara bağlanmış umutları, o yıldızların şahit olduğu sözleri, o yıldızların temsil ettiği şeyleri inceledim. Sonra bizim yıldızımızı buldum, hayır bizim yıldızımız diğerleri kadar parlak değildi. Bizim yıldızımız, tüm o parlak yıldızların arasında görünmüyordu neredeyse. O ilgi çekmiyordu, işte bu yüzden bizim yıldızımızdı. Kimsenin istemediği bir yıldız... kimse sönük bir yıldızı istemez. Tam da bu nedenle bizim yıldızımız olmaya en yakışacak olan oydu. Bizim sözümüzü tutacaktı, kimseye söylemeyecek, kimseye göstermeyecekti. Kendisiyle birlikte saklayacaktı onu. Belki aslında o yok olmuştu, yüzyıllar öncesinden bize uzattığı ışıklarını görüyorduk belki de. Ama biz onun varlığına, bu evrende bulunmuşluğuna emanet etmiştik hayalimizi. önüme döndüm, yazmaya devam ettim. Yıldızımızın sözünü tutacağına ve bu mektubumun sana ulaşacağına inandım.
Merhabaa! Bugün -sonunda- aylık rapor yazımı paylaşıyorum. Uzun süredir taslaklarda duruyordu izlediklerim ve okuduklarım ama hakkındaki düşüncelerimi yazmamıştım. Bugün tamamlayıp yazımı sizinle paylaşacağım :) Umarım yazmayı unuttuğum bir şey kalmamıştır :l
Animeler ve Anime Filmleri:
•Kuroshitsuji I
> Konusu çok güzeldi bence, Sebastian ve Ciel'i çok sevdim. Ama ilk bölümleri heyecanlı olmasına rağmen ortalarda biraz sıkıcılaştı. Sonlarına doğru yine sürükleyiciydi.

> Not: Kuroshitsuji I, Kuroshitsuji II, Kuroshitsuji III ve OVA bölümleri var. Hemen bitirir miyim, emin değilim :C
> Victoria döneminde İngiltere’nin en asil ailelerinden biri olan Phantomhive’lar bir yangın sırasında hayatlarını kaybederler.
Yangının ardından kaybolan Phantomhive’ların tek oğlu 12 yaşındaki Ciel Phantomhive; yanında Sebastian Michaelis adlı her konuda mükemmel bilgiye, terbiyeye ve yeteneğe sahip olan bir hizmetkarla birlikte 2 yıl sonra aniden ortaya çıkarak tüm malvarlıklarının ve işlerinin yönetimini devralır. Bir yandan da Sebastian’la birlikte, Kraliçe Victoria’nın ilgilenmesini istediği Londra’daki gizli davaları çözmektedir.
Ancak madalyonun arka yüzünde aslında Sebastian, Ciel’in geri dönebilmek için anlaşma yaptığı bir şeytandır…
•Mahou Shoujo Madoka Magica
> Eğer çizimlerine, kapağına falan bakarsanız çok neşeli bir anime gibi gözüküyor. Aslında karamsar bir anime. Konusu, çizimleri güzeldi. Akıcı olduğunu da düşünüyorum. Ayrıca birkaç filmi ve ikinci sezonu varmış sanırım, emin değilim. Sonradan öğrendim ve izlemedim daha, belki izlerim.

> Sevgi dolu bir aile, iyi arkadaşlar, kahkahalar ve göz yaşları... Tüm bunlar Mitakihara Şehri orta okulunda 2. sınıfta okuyan Kaname Madoka'nın sıradan hayatını oluşturan şeyler. Bir gece, Madoka rüyasında siyah saçlı gizemli bir kızı korkunç bir kötülüğe karşı savaşırken görür. Ertesi gün Akemi Homura adlı bu kızın kendi sınıfa transfer olduğunu öğrenir. Bu karşılaşma Madoka'nın hayatını sonsuza dek değiştirecek olaylara yol açar.
> Konusu iyiydi. Çizimleri de sevdim. Ayrıca aşşşırı sürükleyiciydi bence :d Benim dışımda 2 arkadaşım da izledi ve onlar da katili tahmin edebildiler bu yüzden tahmin edilebilir olduğunu varsayıyorum ama yine de sevdim <3

> Hayatın zorluklarıyla cebelleşen manga yazarı Satoru Fujinuma, kendisini ifade edememe korkusuyla yüzleşmektedir. Ancak, ölüm ve faciaları engellemeye zorlayan doğaüstü bir yeteneği vardır. Bu olaylar gerçekleşmeden önce, zamanda geri gider ve bu süreç sürekli tekrar eder; ta ki söz konusu olan kaza önlenene kadar.
Bir gün, kendisini katil durumuna düşüren bir kazaya karışır. Kurbanı kurtarma çabasıyla kendisini geçmişe yollar. Fakat, sınıf arkadaşı Kayo Hinazuki'nin kaybolmasından bir ay önceki zamana, ilkokul öğrencisi olduğu yıllara gelmiştir. Bunun üstüne, Satoru kendisine yeni bir görev edinir: Kayo'yu kurtarmak ve kayboluşundaki gizemi çözmek.
•Satsuriku no Tenshi
> Çizimleri ve konusu mükemmeldi bence. Ne demem gerektiğinden emin değilim ama kendini izlettiriyor :d

>13 yaşındaki Rachel uyandığında kendini terk edilmiş bir binanın zemin katında tutsak kalmış olarak bulur. Hiçbir anısı olmadan veya nerede olduğu hakkında hiçbir fikri olmadan sersemlemiş ve kayıp bir halde binada dolaşmaktadır. Arayışında bandajlarla sarılı olan bir adamla karşılaşır. Adam kendini Zack olarak tanıtır ve Azrail'inki gibi bir orak kullanmaktadır. Aralarında tuhaf, çılgın sözlerle güçlenen garip bir bağ vardır. İkisi bu garip binada tutsaklar ve kaderin neden onları buraya koyduğunu bilmiyorlar. Ama bir çıkış yolu bulabilmek için can havli ile çalışacaklar.
•Orange
•Orange: Mirai
> Bu bir sezonluk bir anime, bir de filmi var. Akıcıydı, konusu güzeldi. Ben başlamadan klasik bir romantik anime sanıyordum ama beklediğimden fazlasıydı <3

> Lise 2. sınıfa geçen Naho Takamiya, okulun açılışının olduğu günün sabahı bir mektup alır. Gönderen hanesinde Naho Takamiya yazmaktadır. Okula geç kaldığı için mektubu okumaz ama yanına alır. Fırsatını bulduğunda açıp okumaya başlar. Mektubu yazan kişi 10 yıl sonraki Naho Takamiya olduğunu iddia etmektedir ve geçmişte yaptığı hataları onun düzeltmesini istemektedir. Naho önce bunun şaka olduğunu zanneder ama okumaya devam eder. Öncelikle Naho' nun sınıfına Tokyo' dan Kakeru Naruse isminde bir öğrencinin transfer olacağı ve onun yanındaki sıraya oturacağı yazılmıştır. (Kısalttım.)
•A Whisker Away
> Bu sene çıkmış güzel bir anime filmi, izlenebilir. Ben sevdim ama herkes sever mi emin değilim. Çizimleri güzeldi, konusunu da bırakıyorum ;)

> Baki sır anlamına gelen “Muge” takma ismiyle Miyo Sasaki, parlak bir karaktere sahip, ayrıca konutta da mektepte de aşırısıyla zinde birisidir. Aynı zamanda da sınıf dostu Kento Hinode’ye karşı hisleri vardır. Miyo kezlerce Kento’nun dikkatini sürüklemeye çalışır fakat Kento onu farketmez dahi. Sonraları ona yanaşmanın tek yolunun Kento’yu bir kediye dönüştürmesi olduğunu anlar, fakat bir noktadan sonra kedi ile arasındaki bağ oldukça esrarengiz bir hal almaya başlar.
•Violet Evergardan: Eternity and the Auto Memory Doll
> Bu anime filmi animenin kendisinden biraz bağımsızdı ama karakterleri hakkında bilgi sahibi olup da izlemek daha iyi olur diye düşünüyorum, tabii bu sizin tercihiniz ;) Arkadaşımla bir araya gelip izledik çünkü ikimiz de pek izlemek istemiyorduk ve uzun süredir erteliyorduk. Filmi izlerken hakkında espriler falan da yaptık tüm ciddiyetimle izleyemedim yani :d Bu yüzden pek bir şey söyleyemiyorum. :(

•K Project
> Bunu birisinin önerisiyle izledim bir filmi o filminden sonra bir başka sezonu da varmış ana henüz bakamadım. Buna rağmen sevdim. Kendimi kaptırıp hızlı hızlı izleyip bitirmedim ve aralıklı izledim buna rağmen beni etkiledi, ağlattı -bu biraz normal her şeye ağladığımdan :d-

> Yashiro Isana adlı lise öğrencisi normal hayatını sürdürürken bir gün serseri tipli kişilerden oluşan bir çete tarafından kovalanır. Yashiro'nun köşeye sıkıştığı anda ise Kurou Yatagomi adlı kişi gelerek Yashiro'yu kurtarır. Yashiro kurtulduğuna sevinirken bir anda Yatagomi'nin kendisinde kılıç doğrultmasıyla şaşkına döner. Yashiro'ya çok benzeyen biri önemli birisini öldürmüştür ve bu nedenle Yashiro farklı kişiler tarafından aranmaktadır.
•Ao Haru Ride
> Bu animeyi duymuş olma ihtimaliniz var, biraz popüler. Eğer mangasından devam etmeyecekseniz başlamamanızı öneririm. Kesin bir şeye vararak bitmiyor çünkü :/ Ben de bir an önce mangasına başlamak istiyorum :d Ama bunlara rağmen epey akıcıydı.

> Yoshioka Futaba'nın, yeni bir lise öğrencisi olarak imajını ve hayatını baştan yaratmak istemesinin birkaç sebebi vardır. Sevimli görünümünden dolayı, ortaokulda kız arkadaşları tarafından dışlanmıştır ve bir yanlış anlaşılma yüzünden, hayatı boyunca hoşlandığı tek erkek olan Tanaka-kun'a aşkını ilan edememiştir.
•Back to the Future
> Bu klasik filmi uzun süredir izlenecekler listemde bulunduruyordum. Sonunda izleme fırsatını buldum ve çok sevdim :d <3 Eğer benim gibi ertelemiş olanlar varsa şüphe etmeden izlemeliler!!!

> Geleceğe Dönüş'te, deli dolu bilimadamı Dr. Brown zamanda yolculuğu mümkün kılan bir araba geliştirir. Bu makineyi ilk kullanan genç Marty ufak bir zamanlama yanlışıyla gelecek yerine geçmişe gönderilir. Otuz yıl öncesine dönen Marty’nin burada yaptığı bir hamle, kendi kaderini ilginç bir noktaya sürükleyebilecek bir hataya sebebiyet verir. Artık Marty’nin yapması gereken tek şey kendi doğumunu bile engelleyecek bu hatayı bir şekilde düzeltmeye çalışmak olacaktır.
Diziler:
•Extraordinary You
> Blogda da görmüştüm, internette de görmüştüm. Çok sevdim ama sonunda cevaplanmayan birkaç soru var, şuna ne oldu, blabla nerede gibi :d Ama Kore dizilerine karşı biraz önyargılı olan ben, bunu çok sevdim.

> Bir webtoon (çizgi roman) karakteri olduğunu fark ettikten sonra kendi yolunu çizip, kaderini değiştirmeye çalışan gençleri anlatıyor.
Kitaplar:
• İnsancıklar
>Bu ay kitap okuma isteğim gitgide -evet yazılışı bu şekilde, her gün yeni şeyler öğreniyoruz :d- azaldı. İnsancıklar beni çok içine çekmemesine rağmen -muhtemelen sorun benim kitap okuma isteğimin ortalarda bulunmaması- mükemmel bir kitaptı. Sonu da çok iyiydi, Dostoyevski zaten şüphe duymayın ve okuyun!
• Kristal Taç
> Hava Uyanıyor serisinin son kitabı, çıktığını gördüğüm gibi ekledim sepete. Bu kitap serisini sevmeyen kişiler olmuş ama ben özellikle karakterlerinden dolayı sevdim. İlk olarak mükemmel değildi karakterler, kendilerince sorunları vardı. Çevirisinde küçük mantıksızlıklar vardı ama ben sorun etmedim. Bazı yerlerinde güldüm bazı yerlerinde ağladım, siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama bence güzeldi :) İlk kitabı favorim olabilir ama emin değilim çünkü okuyalı uzun zaman oldu :d
Umarım sevmişsinizdir. Sizi kalpliyorum <3 ;)
Selam! Bir süredir düzenli olarak bir şey paylaşmıyordum. Hatta bir süredir neredeyse hiçbir şey paylaşmıyordum. Buradan uzaklaşmak istemediğimi düşünüyorum bu yüzden bu yazıyı yazıyorum. Yazımın konusu müzikler, eğer bu şekilde bir başlık altında müzikleri toplayabilirsem tekrar bu şekilde yazı yazabilirim. Her neyse başta şu uyarıyı yapmalıyım sanırım, benim yağmurlu günlerde dinlemeyi sevdiğim müzikler ile sizinkiler değişiklik gösterebilir. Tarzımız uymayabilir yani, bu yüzden yazının başlığını "yağmurlu günlerde dışarıyı izlerken dinleyebileceğiniz müzikler" yapacakken şu anda gördüğünüz haliyle değiştirdim. Ha bir de son olarak eğer yağmurlu günlerde dinlemeyi denerseniz müziğin sesini çok açmayıp hafif bir seste bırakırsanız bu şekilde hem müziği hem yağmuru duyarsınız ki bence bu çok hoş oluyor, önerimi de yaptığıma göre artık müziklere geçelim.
- Ritmi, havası aşırı iyi bence <3
- Bunun sözleri hoşuma gidiyor :) Ayrıca pek de sakin bir şarkı değil ama bilmiyorum... bunun yağmurlu havayla iyi gittiğini düşünüyorum.
- Billie Eilish'in söyledikleri pek bangır bangır olmuyor bu yüzden sesini istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz bence.
- maNga'nın kendi videosunda her şey fazla sesli, bence hiç sorun değil ama yağmurlu günlerde daha hafif olanların daha iyi gittiğini düşünüyorum. Ayça Özefe'nin coverına bakabilirsiz bakmayabilirsiniz de :D
• Can Ozan - Toprak Yağmura (Can Ozan) (w/ Zeynep Bastık)
- Bunda da Canozan ve Zeynep Bastık'ın birlikte söylediğini kullanabilirsiniz.
-Aslına bakarsanız bu şarkı da pek sakin değil ama... <3 <3 <3
Şimdilik görüşürüüüz ;)
"Dedikleri gibi her şey gözlerinin önünden geçiyormuş. Bir anda, tüm anıların... Ne zaman bu kadar büyüdüm? Ne zaman ölecek kadar büyüdüm? Hayır, inanmıyorum, desem hiçbir şey değişmeyecek sanırım. Korkarım ki bu dünyadaki varlığım sona eriyor. Ne yaptım ben bunca zaman? Her şey saçma geliyor şu anda. Bu kadar mı ilerledim sadece? Kitap, bir kitap bile okumadım. Nasıl okunuyordu? Hatırlamıyorum. Resim çizmedim, bir şey yazmadım, hiçbir şey bırakamadım geride, birkaç dakika sonra bedenimi bırakacağım sanırım ama bu bile sonsuza kadar kalamayacak. Hayal kırıklığı. O ne? Görüşüm bulanıklaştı, sonunda ölüyor muyum? Yanağımdan bir şey kayıyor. Çocukluğumda bile ağladığımı hatırlamıyorum. Neden şimdi geliyorsun? Küs değil miydin benimle? Diğer çocuklar gülmekten ya da üzülmekten ağlardı ama bana hiç gelmezdi gözyaşları. Ben o zaman kabullenmiştim gözyaşlarımla aramızın bozuk olduğunu. Her neyse silecek gücüm de yok zaten, kalsın orada. Neden bu kadar az zamanım kaldığında düşünmeye başladım? Birkaç sene bile olsa geri gidip bu aklımla hareket etmek isterdim. Tecrübe denir mi buna? Yaşadıklarım, onlar hiçbir şeymiş. Tekrar dünyaya gelseydim o zaman düzeltir miydim? Sanırım hayır, insanlar bir şeylere fazladan sahip olduğunda - bu durumda zaman- onu önemsememeye başlar. Öyle bir insan olmayı isterdim, hatalarından doğru dersleri çıkarıp hayatını bunlara göre düzenleyebilen bir insan. Hayatımda hiç hissetmediğim şeyleri hissediyorum son birkaç dakikadır. Tanrı bana acıdı mı? Bunları yaşamadan da ölmemem gerektiğini mi düşünüyor?"
Yaşlı adam ölmeden hemen önce düşündüklerini bir yere yazabilmeyi diledi.
Yaşlı adam ölmeden hemen önce düşündüklerini bir yere yazabilmeyi diledi.
Selaam! Biraz(cık) aradan sonra tekrar sizlerleyim, bundan sonra yazılara devam etmek istiyorum ama şu sıralar sürekli anime izliyorum. İlk kez bir Kore dizisi izledim çok da sevdim. Bir taneye daha başladım bu ay aylık rapor paylaşmıyorum ama önümüzdeki ay paylaşmak istiyorum. Her neyse, şimdi yazıya başlayacağım. Sevgili Ebrar'a beni davet ettiği için çok teşekkür ediyorum, yazısına ulaşmak için tıklayabilirsiniz :)
1-) Korona sürecinde vaktinizi ne ile geçirdiniz?
Sınava hazırlanmam gerektiğinden animeye, diziye başlayamadım ama webtoon okudum. Eğer anime ve diziye başlasaydım kendimi durduramaz, sürekli izlerdim. Kitap okudum, webtoon izledim, müzik dinledim. Güzeldi yani :)
2-) Yeni normal sizin için ne ifade ediyor?
MmMmmMm, emin değilim. Pek üzerinde düşündüğüm bir şey değildi. Evde bulunmak benim için mükemmel bir şey; dışarı çıkmak ve dışarıda bir şeyler yapmak çok meşakkatli geliyor. Bazen güzel oluyor ama yorucu yaa. Bu yüzden yeni normal, kötü değil bence :)
3-) Kendinizle ilgili anormal bulduğunuz bir şey var mı?
Arkadaş canlısı biriyim diye düşünüyorum, okulda rahat ifade edebiliyorum kendimi ama sanırım biraz asosyalim. Toplum içinde ne yapacağımı bilemiyorum.
4-) Gezmelere başlanmalı mı, ilk nereye gitmek istersiniz?
Gezmelere tedbirlere uyulduğu sürece ihtiyaç durumunda başlanabilir bence. Bilmiyorum yaa, dışarıda vakit geçirmeyi çok da sevmediğimden bahsetmiştim. Ama eğer tam şu anda çıksaydım kitapçılara gitmek isteyebilirdim.
5-) Gerçekten normale tamamen dönebilecek miyiz?
Eğer virüsten kurtulabilirsek zamanla unutacağımızı, normale döneceğimizi düşünüyorum. Çünkü unutmaya çok yatkınız bence.
Aayy pek uzun cevaplar vermemişim şöyle bir bakınca... her neyse bence sorun olmaz. Sanatlı Pencerem'i davet etmek istiyorum ayrıca bir süredir burada pek aktif olamadığımdan kimin paylaşıp paylaşmadığını bilmiyorum bu yüzden yapmayan herkesi mimliyorum <3
1-) Korona sürecinde vaktinizi ne ile geçirdiniz?
Sınava hazırlanmam gerektiğinden animeye, diziye başlayamadım ama webtoon okudum. Eğer anime ve diziye başlasaydım kendimi durduramaz, sürekli izlerdim. Kitap okudum, webtoon izledim, müzik dinledim. Güzeldi yani :)
2-) Yeni normal sizin için ne ifade ediyor?
MmMmmMm, emin değilim. Pek üzerinde düşündüğüm bir şey değildi. Evde bulunmak benim için mükemmel bir şey; dışarı çıkmak ve dışarıda bir şeyler yapmak çok meşakkatli geliyor. Bazen güzel oluyor ama yorucu yaa. Bu yüzden yeni normal, kötü değil bence :)
3-) Kendinizle ilgili anormal bulduğunuz bir şey var mı?
Arkadaş canlısı biriyim diye düşünüyorum, okulda rahat ifade edebiliyorum kendimi ama sanırım biraz asosyalim. Toplum içinde ne yapacağımı bilemiyorum.
4-) Gezmelere başlanmalı mı, ilk nereye gitmek istersiniz?
Gezmelere tedbirlere uyulduğu sürece ihtiyaç durumunda başlanabilir bence. Bilmiyorum yaa, dışarıda vakit geçirmeyi çok da sevmediğimden bahsetmiştim. Ama eğer tam şu anda çıksaydım kitapçılara gitmek isteyebilirdim.
5-) Gerçekten normale tamamen dönebilecek miyiz?
Eğer virüsten kurtulabilirsek zamanla unutacağımızı, normale döneceğimizi düşünüyorum. Çünkü unutmaya çok yatkınız bence.
Aayy pek uzun cevaplar vermemişim şöyle bir bakınca... her neyse bence sorun olmaz. Sanatlı Pencerem'i davet etmek istiyorum ayrıca bir süredir burada pek aktif olamadığımdan kimin paylaşıp paylaşmadığını bilmiyorum bu yüzden yapmayan herkesi mimliyorum <3
• Boku no Hero Academia (>konusu ve yorumum<)
• No Game No Life: Sora ve Shiro, eğitim ve iş sahibi olmayan iki kardeştir ve internet üzerinde şehir efsanesi gibi, çok popülerlerdir. Bir gün Teto adında birisi onları alternatif bir dünyaya çağırır. Teto, bu dünyanın tanrısıdır. Ve burada her şey -ülke sınırları dahil- oyunlarla kazanılıyordur.
• Yakusoku no Neverland (>konusu ve yorumum<)
• Another (>konusu ve yorumum<)
• Violet Evergarden: Savaş sona erer ve Violet, orada sahip olduğu tek kişiden uzaklaşmak zorunda kalır. Bundan sonra ondan duyduğu son şeyin anlamını araştırırken bir şeyler hissetmeye, duyguların anlamını keşfetmeye çalışır.
Şöyle bir şey ayarladım ama hiç içime sinmedi :( , zaten çok fazla anime izlemedim gelecekte bunların çok değişeceğini düşünüyorum. Ayrıca numaralandırma yapmadım çünkü öyle yapsaydım işin içinden çıkamazdım. Birkaç tane daha anime söyleyeyim.
Classroom Of Elite var, bunu çok yeni izledim ve beğendim. Bir sezondu. Devamı gelecek mi bilmiyorum, bir yerlerde mangasını tanıtmak için animesini yaptıklarını okumuştum. Umarım doğru değildir. Çünkü tam her şey başlıyor diyebileceğimiz bir noktada bitirdiler. Çizimleri çok güzeldi özellikle gözleri sevmiştim.
Sonraa Kyoukai No Kanata var, bu da ilk izlediğim animelerden bunu yukarıdaki beşlinin arasına alıp almamak arasında kaldım, en son burada bahsederim dedim. Bu da epey iyiydi.
Bir aylık raporumda (>burada<) bahsettiğim Akame Ga Kill! ve Tate no Yuusha no Nariagari de güzeldi onlar da önerilebilir.
Bu mim için Manxcat'e teşekkür ediyoruum <3 Ve ben de Gonca'nın Dünyası'ndanı (Gonca), Perili Evdeki Samara'yı (Ebrar), Kavanozdaki Beyin (/Sessiz Gemi) ve yapmak isteyen diğer herkesi bu mime davet ediyorum.
İç çektim. Önümdeydi işte, buradaydı: çocukluğum, geçmişim, güzel anılarımın çoğu, ilk aşkım, ilk kalp kırıklığım, ilk mutluluğum... Her şeyim. Ama tüm bunlar, geçmişim; eskiden mahalledeki herkesi kıskandıran evimizin yıkıntılarının arasında kalmıştı. Dikkatlice baktım, gözlerimi kıstım ama hiçbir anım netleşmedi. Sanki özlemle aradığım yerde değildim. Evimizden kalan, yerdeki son parçalara basarak ilerledim. Tek bir oda bile kalmamıştı. Derin bir nefes aldım, kendimi güçlü hissettim. Ancak nefesim bana ihanet etti, hayal kırıklıklarıyla dolu bir şekilde kanımdan çıkardığı karbondioksitleri alıp havaya karıştı. Bitkindim. Daha fazla ayakta kalamadım, dizlerimin üzerine düştüm, yerdeki büyük taş parçaları dizimi acıttı. Görüşüm bulanıklaştı, gözyaşlarım yavaşça yüzümde yol aldı. Kendimi dizginlemeye çalışırken daha şiddetli ağlamaya başladım.
Gözyaşlarımı kolumla sildim. Yavaşça ayağa kalktım, yerdeki bir şey, gözüme takıldı. Eğildim, aldım. Şu an bulunduğum yer, eskiden odamın bulunduğu yerdi. Ve bu küçük defter yaptığım her ilki yazdığım defterdi. Evden ayrılırken bunu arkamda bırakmıştım, yeni bir yaşam... Ama hayat çoğu zaman planlarımıza uymaz. Ve biz de zamanla hayallerimize eskisi kadar inanmamaya başlarız... ya da sadece ben. Ben asla ruhen büyümedim, bedenim büyüdü ancak ben hep anılarıma tutunmaya çalıştım. Küçüklüğüme, çocukluğuma tutundum, tüm yaşamım ona bağlıymış gibi sımsıkı... Sonra aniden büyümek zorunda kaldım, ruhuma söz geçiremedim. İlk önce gülüşlerim azaldı sonra çevremdekiler. Çocukluğuna bu kadar bağlı birisinin onu kaybettiğinde nasıl hissedeceğini bilir misiniz? Kabul edemedim büyüdüğümü. Kendimden nefret ettim. Çocukluğumun gitmesiyle umutlarım gitti, hayallerim gitti.
Kendimi toparlamam çok uzun zaman aldı. Başka bir eve taşındım. Yıllar sonra dönecektim buraya, eski anılarımla yeni anılarımı buluşturacak, büyüdüğümü kabul edecektim. Ama döndüğümde anılarımı bulamadım. Döndüğümde çocukluğumu tamamen kaybettiğimi fark ettim. Sadece büyümeye çalıştığım anılar kaldı elimde. Büyümeye çalıştığım ve mutlu olmadığım anılar. Defterimi aldım. Arkamı döndüm, dizlerimde çizikler vardı, bazıları hafifçe kanıyordu. Hissetmiyordum. Acılarımı geçmişte bırakırken hissetmeyi de mi bırakmıştım?
Ama çocukluğumun arkasında bıraktığı tek şey, bendim. Her şey bu bedende ve bu ruhta gerçekleşmişti. Derin bir nefes aldım, bu seferki kabulleniş doluydu. Bu sefer kendi karbondioksitlerimi bırakacağımı değil, oksijenlerle dolduğumu düşündüm. Ve yenileri için nefesimi verdim. Yüzüme yıllardır kondurduğum samimi ve gerçek olmayan gülümsemeleri değil, çocukluğumda burada bırakmış olduğum gülümsememi yerleştirdim ve her şeyi bu yeni benle ilk kez denemek için yanımda taşıdığım defterime sarıldım.
Popular Posts
-
Selam! Yeni bir mimle geldim bugün :) En en en sevdiğimiz 5 animeyi yazıyoruz. "En" sıfatını bir isimin başına getirip bu başlık ...
-
Heeey, selaam! Bugün bir anime yorumu yapacağıım, kendisi benim izlediğim ilk anime olur ;) Adı: Boku no Hero Academia (My Hero A...
-
Merhabaaa! Aylık raporuma hoş geldiniz :) Hemeeen başlayalım: ¤~ Okuduklarım ~¤ ● Şah ve Sultan Eveet ilk kez bu tür bir kita...
